• “okumak, kurtulma, özgür olma gücü kazandırır. okumayanlar, dar çevrelerinin kısır düşünceleri, gelenek ve göreneklerin yetersizlikleri içinde kapalıdır. okumayı sevenler, yerlerde sürünmezler, bir kanat vuruşuyla evrensel düşüncelerin mutlu iklimine yükselirler insanlığın en yüce kişilerinden meydana gelmiş bir toplum içinde yaşarlar.”

    jules payot
  • ibrahim ethem çevirisi ile yayınlanmış "irade terbiyesi" adlı eseri piyasada maalesef yoktur.

    okullarda ders olarak okutulması gereken eserlere sırtımızı dönüyor adeta duvar örüyoruz.

    insan değil sanki sığır yetiştiriyoruz.
  • 4 yıllık freud.
  • son zamanlarda türkiye'de epey satılan irade terbiyesi isimli kitabını an itibarıyla bitirmiş olduğum eğitim bilimci.

    kitaptaki "spontane dikkat" ve "iradi dikkat" ayrımı beni çok şaşırttı ve kendimi fazlaca sorgulamama sebep oldu. bu ayrımı yapmadan önce yazar öncelikle gerçek ve verimli çalışmanın ne olduğunu açıklıyor:

    "gerçek ve verimli çalışma, enerjisi az ama düzenli olan eforla mümkündür. böyle değilse muhtemelen tembel işidir. düzenli çalışma, tek hedefe yönelik olmayı gerektirir. çünkü irade, gösterilen çabanın çokluğundan ziyade tek amaca yönelik olmasıyla kendini belli eder."

    bu tanımı somutlaştırmak adına farazi bir kişinin geçirdiği bir günü aşağıdaki gibi anlatıyor:

    "bu kişi nadiren boş durur. gün boyunca, brunetiere'in racine üzerine yazdığı birkaç makalesini, jeolojiyle ilgili bir yazıyı okur. birkaç gazeteye göz atar, bazı ders notlarına bakar, kompozisyonuna göz gezdirir, birkaç satır da tercüme yapar. bir saniye bile boş kalmamıştır."

    bu paragrafı okuduktan sonra, muhtemelen şu an bu girdiyi okumakta olan pek çok insan gibi, "e bu şey değil mi, ben?" dedim. fakat yazar daha anlatmayı bitirmemişti:

    "değişik alanlara el atması ve çalışkanlığı arkadaşları tarafından hayranlıkla karşılanır. ama biz kendisini tembel olarak nitelendiririz. psikolojik açıdan bu gencin çeşitlilik içeren çalışmaları spontane dikkatinin zengin olduğu anlamına gelebilir ancak iradi dikkatten çok uzaktır. bu farklı alanlara ilişkin sözde çalışma, irade zayıflığından başka bir şey değildir. bu öğrenci bize, çok sık karşılaşılan dağınık tür olarak adlandırdığımız bir tembellik örneği sunar. bu zihin dağınıklıkı eğlenceli bir durum gibi olsa da sadece bir gezintiden ibarettir. nicole bu durumu, şuraya buraya amaçsızca konan sineğe benzetiyor. fenelon ise muhteşem bir benzetmeyle şöyle ifade ediyor: rüzgarlı bir odada yanan mum."

    bu her ne kadar güzel bir eleştiri, enteresan bir bakış açısı olsa da kitabın bir 19. yüzyıl eseri olduğunu unutmamak lazım. bunu söylüyorum çünkü her devrin ihtiyaçlarının farklı olduğuna inanıyorum. şöyle ki,

    19. yüzyılda günümüzdeki kadar çok uzmanlık alanı yoktu ve toplumun kalkınması bakımından iş bölümünün daha keskin olması hayati idi. 20. yüzyılın ortalarından itibaren ise çok daha spesifik uzmanlık alanları ortaya çıkmaya başladı ve imkanların şu anki kadar bol olmaması ve rekabette arkada kalmamak gibi kaygılarla insanların uzmanlaşmaktan ve tek bir alanda kendilerini geliştirmekten başka şansları yok gibiydi.

    21. yüzyılın bu iki dönemden çok farklı olduğunu düşünüyorum. çünkü artık her ne kadar çok daha spesifik alt branşlar ortaya çıkmış olsa da bunların birbiriyle etkileşimi inanılmaz arttı. artan bu etkileşim ise "generalist" diyebileceğimiz insanlara olan ihtiyacı arttırdığı gibi ortaya çıkan yeni uzmanlık alanlarının birkaç farklı alanda bilgi sahibi olmayı gerektirmesi gibi durumları ortaya çıkardı.

    o yüzden payot'un bu yaklaşımını dönemi içinde değerlendirdiğimizde çok doğru olsa da günümüz koşullarında her durumda geçerliliği olduğunu düşünmüyorum.
  • büyük bir hevesle başladığım irade terbiyesi isimli yapıtının daha ilk bölümünde aşağıdaki retorik sorusuyla beni dumura uğratan yazar.

    "hayatlarını daha konforlu hale getirecek düzenli bir işte çalışmaktansa yok edilmeyi tercih eden kızılderilileri kendi gözlerimizle görmedik mi?"
  • son zamanlarda herkesin elinde gördüğüm, şişirip şişirip anlattığı irade terbiyesi adlı kitabın yazarı.
    aşırı cinsiyetçi, günümüzde daha anasınıfında olan bir çocuğun bile bildiği şeyleri büyük bir keşif gibi anlatan kitap.
    yazıldığı dönem için bulunmaz hint kumaşı olabilir ama 2020 yılında hala iradesini böyle bir kitapla terbiye eden de ne bileyim!
  • irade terbiyesi 2 türkçeye çevrildi. okuyoruz.
    ilki kadar güzel gidiyor.
    üstteki entrynin söylediğinin aksine bu kitabın yazıldığı dönemde insanların daha iradeli oldukları kesin. günümüz insanı tarihin hiç olmadığı kadar zayıf iradeli ve kendini kontrol etmekten uzak. bir konuda veya işte; o işe mecbur kalmadan, dışarıdan bir saik olmadan herhangi bir konuda çalışma yürüten kaç kişi var etrafımızda?

    jules payotun bu iki kitabı ilköğretim ve ortaöğretimde ciddi olarak kullanılabilir. meb ilgilenmeli bu konuyla.
    hatta irade güçlendirme eylemlerinin uygulamalı yöntemleri müfredata sokulmalı
  • irade terbiyesi kitabında filtre kahve karşısında arap kahvesini öven fransız yazar. büyük bardaklarda filtre kahve içmek asabiyete neden oluyormuş, küçük fincanlarda hazırlanan arap kahvesi ise hem kahvenin bu zararlı etkisinden daha uzak hem de sindirime faydalıymış. (bkz: mırra)

    --- spoiler ---

    "pris en trop grande quantite et prepare sur le fitre qui l'epuise entierement, il enerve. prepare a la façon arabe, infuse dans de petites tasses, il est moins irritant, il fournit un appoint utile au travil de la digestion."

    --- spoiler ---
  • irade terbiyesinde 'vücut geliştirme' hakkındaki yorumlarını pek beğenmedim. tabii ki sadece hayatta amacı bu olan insanlar, steroidin dibine vuran ve instaboyluk yapanlar, kendini geliştiremez ama bece çağımız için spor bir gereklilik, üstelik hem mental hem fiziksel açıdan yardımcı. ama kitapta yazana göre vücut geliştirme ile 'ilgilenen' herkese sallamış...
hesabın var mı? giriş yap