hesabın var mı? giriş yap

  • aralık 2007'deki bir röportajında şöyle buyurmuş:

    “ben karapınar’da 20 hanelik bir köyün çocuğuyum. köyler arası maçlarda çok top oynadım. daha o zamanlar yıldızdım. brezilyalı usulü kıvrak oyun stilim nedeniyle bana beyaz zico derlerdi.”

    http://www.aksam.com.tr/…futbolunda_jole_ekolu.html

    ***

    demek ki bülent hocam o yıllarda bir elf köyünde yaşıyormuş. köylü dostlarımızın, doğal görünümü itibariyle zaten sütaş peyniri gibi bembeyaz olan zico'nun rengini bile yeterince beyaz bulmamalarının başka açıklaması olamaz. valla tansiyonum düştü sabah sabah...

  • "metin oktay öldü: cennet artık tek forvet.
    lefter öldü: cennet artık çift forvet
    aykut kocaman öldü: cennet tekrardan tek forvet. lefter artık sol açık."*

  • bu hikaye aslında bilinir fakat ne kadar önemli olduğunu tam da buralı biriyle konuşunca anladım.

    aslında hiç önem vermediğimiz bir yerdir nahçıvan. bilmeyenlere söyleyelim, azerbaycan'a bağlı özerk bir bölgedir fakat bu ülkeyle fiziki bağlantısı olmayıp türk devletleri arasında türkiye ile kara sınırı bulunan tek toprak parçasıdır. ama neden hala azerbaycan'a bağlı özerk bir bölgedir biliyor musunuz? tamamen atatürk sayesinde. şöyle ki;

    bu bölgeyle birbirimiz bağlayan sadece ve sadece 15km'lik bir sınır (bkz: dilucu sınır kapısı) vardır ve bu sınır bizzat atatürk'ün cebinden para ödeyerek satın aldığı topraktır! adam demiş ki, yukarıda ermeniler (o dönem sscb), aşağıda iran, bu bölgenin insanı burada yaşamalı, bizim burayla direk bir bağımız olmalı ki hem ermeniler hem de iran'la aramız bozulursa, türk devletleri ve orta asya'ya bir bağlantımız kalsın. hem bu sınır sayesinde bu bölgenin insanını da koruyabiliriz. iran'la görüşür, tabi ki ikna eder, parasını öder, toprağı alır.

    gel zaman git zaman, 80'lerde ermeni ve azeriler arasında gerilim tırmanır. zaten o dönemlerin sonunda sscb'nin dağılması gerçekleşir. fakat nahçıvan bölgesinin insanı fakir ve techizatsızdır. ermeni birlikleri ruslardan temin ettikleri donanımlı silahlarla nahçıvan'a saldırıken, bu adamlar yalnızca av tüfekleriyle falan kendilerini savunmaya çalışmaktadır. saldırıların yoğunlaştığını ve nahçıvan'ın düşme ihtimalini gören dönemin türk hükümeti, bu sınır kapısından silah, techizat, sağlık yardımı yapar, bölge insanı güçlenir ve topraklarını korur. en nihayetinde sovyet rusyanın dağılması sonrasında özerk bir bölge olarak bağımsızlığını ilan eder.

    işte bu hikayeyi bana anlatan kişi bu bölgede o zamanlar çocukmuş. çok kötü durumdaydık, hayatımızı atatürk'ün 60 sene önce aldığı toprağa borçluyuz diyor. bu adam boğaziçi üniversitesi işletme mezunu ve şuan türkiye'nin önemli bir kuruluşunda, önemli bir pozisyonda bu ülke için çalışıyor.

    stratejik derinlik böyle bir şey. bazı miki mouse'ların dediklerine inanmayın siz. zira var olan toprağı geri taşırlar maazalah.

    konuya ilişkin bir kaç link;

    http://naxcivan.cg.mfa.gov.tr/…owspeech.aspx?id=709
    https://www.google.com/…ld%c4%b1%c4%9f%c4%b1+toprak
    http://tr.wikipedia.org/wiki/dilucu_sınır_kapısı

  • game of thrones'daki wildfire'ın gerçek versiyonudur. greek fire (yunan ateşi) diye de anılır.

    yedinci yüzyılın bizans imparatorluğu'nda geliştirilen yunan ateşi, alev makinesi gibi tüplerden ateşlenebilen veya kaplardan el bombası gibi fırlatılabilen yıkıcı bir silahtır.

    değdiği her yüzeye yapışan, ateşi su ile söndürülemeyen ve önüne çıkan her şeyi yakan yunan ateşi deniz savaşlarında oldukça kullanışlı olmuştur.

    ms 670'lerde bizanslılar, gemilerine monte ettikleri borulardan püskürttükleri yunan ateşi sayesinde konstantinopolis'e saldıran bir arap filosunu etkisiz hale getirmiş ve yunan ateşi, imparatorluğun 15. yüzyıla kadar ayakta kalmasına yardımcı olan cephane üstünlüğünü sağlamıştır.

    içeriğinin ne olduğu bilinmeyen yunan ateşi, heliopolisli bir yahudi olduğu söylenen callinicus tarafından yaratıldıktan sonra, içeriği devlet sırrı haline gelmiştir. tarif bir süre sonra kaybolup/unutulup gitmiştir.

    eğitimli tahminlere göre petrol, nafta, sönmemiş kireç ve kükürt içermektedir.

    bbc history extra

  • ülkedeki nitelikli kesimin canına okundu. bir fizyoterapist olarak bunu çok ağır bir şekilde hissediyorum.
    %2'lik dilime girip iyi bir lise kazandım. sonra da %1'lik dilime girip fizyoterapiyi kazandım. %0,1'lik dilime girip kamuya fizyoterapist olarak atandım.
    sonuç olarak aldığım maaş temizlik personelinden 1000 tl fazla. imamdan 2000 tl az. bekçiden 1000 tl az.
    yığınla açılan imam müezzin din kültürü öğretmeni, manevi rehber kadrolarına atanan ama eğitim öğretim sürecinde varlık gösteremeyen ekipten daha az maaş alıyorum. muhafazakar bir ailede yetişmem nedeniyle din bilgim yüksektir. eminim ki dinci bir kamu kadrosuna atansaydım okuluna gidenden daha çok dini vaizlik bile yapabilirdim. ama ben enayi gibi fizyoterapist olmuşum.

  • bir bulmaca türü olan sudoku(bir diğer ismi: suji wa dokushin ni kagiru), emekli bir mimar ve serbest bulmaca yapımcısı olan amerikalı howard garns tarafından tasarlandı ve ilk olarak 1979'da 'number place' adı altında yayınlandı. bulmaca, 1984 yılında nikoli şirketinden maki kaji tarafından japonya'ya tanıtıldı ve burada sudoku olarak adlandırıldı. 1986'dan itibaren sudoku japonya'da popülerlik kazandı. 1997'de yeni zelandalı bir emekli olan wayne gould, bir sudoku gördü ve ardından 6 yıl boyunca sudoku hazırlamak için bir bilgisayar programı üzerinde çalıştı. tüm işi, 12 kasım 2004'te yeni bir hevesin doğduğu bulmacaları yayınlamaya başlayan the times'a sattı.

    geçenlerde bir sudoku kitabı aldım. sürekli onu çözüyorum. film/dizi bile izlemek istemiyorum. hem uygulamada çözmekten bin kat daha zevkli böylesi. sevenlere tavsiyemdir.