hesabın var mı? giriş yap

  • tv'nin ekonomi programlarını daha kolay idrak etmek, faizler-vergiler-yatırımlar ve işsizlik arasındaki ilişkileri daha kolay çözüp makro iktisadi gibi konularda fikir yürütmek isteyenlere ve final döneminde olan yeni iibf öğrencilerine bir kıyak. özel bir çalışmamla, harika bir modelle çok basite indirgenmiş bir şekilde bir ekonomi bakanı seviyesinde ekonomi öğreneceksiniz... mehmet şimşek de bundan fazlasını bilmiyor. berat bu kadarını bile bilmiyor.

    dünyanın en büyük makro ekonomik konusu işsizlik ve enflasyondur. işsizliğin olduğu bir ekonomi tam kapasite ile çalışmaz ve tüketim normalin altında kalır.** . bu da yatırımlar da dahil olmak üzere her şeyi etkiler. bu yüzden devletler; dengeyi sağlamak ve ekonomiyi kontrol altında tutmak için hükümet harcamaları, vergiler, faiz oranları, para arzı gibi araçların seviyeleriyle oynar. bu araçların herhangi birinin seviyesinde merkez bankasının ya da hükümetin aldığı ufak bir değişme ekonomik durumla ilgili her şeyi a'dan z'ye değiştirir. bu kararların sonucunda yatırımcılar davranışlarını belirler, krizler oluşur, krizlerden çıkılır ya da devletler büyür.
    işte bu kararların etkilerini yani para ve maliye politikalarını anlamak, karışık korelasyonları çözmek için öğretilen, pratiklikten uzak ve zor is-lm modelleri ve başka grafiklere göre çok basit bir modelim var.

    bu modele havuz modeli diyelim. bir havuz düşünün ki iki uzak köşesinde birer tane doldurma ve boşaltma muslukları var ve havuzun içi bir miktar dolu. işte bu havuz ülkedir ve havuzun içindeki su, ülkedeki ekonomik faaliyetlerdir. yani bu havuzdaki su azalırsa istihdam azalır, işsizlik artar. bu su aşırı artarsa ve havuzdan taşarsa o zamanda işsizlik bitmiştir belki ama enflasyon sınırsızca artmaya başlar. hükümet ve merkez bankası da bu havuzun farklı köşelerinde musluk başlarındaki yapılar. hükümet bir taraftaki doldurma ve boşaltma musluğunun başındadır, kendi politikasına göre havuzu doldurmaya ya da boşaltmaya çalışır (buna maliye politikası denir). merkez bankası da diğer taraftaki doldurma ve boşaltma musluklarının başındadır(buna da para politikası denir).

    şimdi bu havuzu ne doldurur ne boşaltır? bu musluklardan ne akıyor ne boşalıyor.

    sizin için paintterk halimle hazırladığım bu model her şey için yetiyor.
    https://eksiup.com/p/5w29125462w9 ya da http://imgur.com/uwrz8ms ya da http://hizliresim.com/6n5zop

    gördüğünüz gibi havuzun üstündeki araçlar doldurma musluklarımız, altındakiler de boşaltma musluklarımız. tam havuzun ağzındaki kesik çizgilerde tam istihdam çizgisidir. yani havuzdaki su oraya kadar gelirse tam istihdam olmuş olur, işsiz insan kalmamış demektir. ancak bundan bir tık sonrası havuzun taşması demektir. havuz taşarsa da hiperenflasyon oluşur. ne kadar çok taşarsa o kadar çok enflasyon.
    yani havuza verilen su ile havuzdan çıkarılan su da öyle mükemmel bir ayarda olmalı ki o su azalmamalı ama taşmamalı! azalırsa işsizlik, artarsa enflasyon oluşur. ancak aynı da kalmamalı, o zaman da bunalım olabilir.

    solda hükümetin maliye politikası için kullandığı muslukları görüyorsunuz. hükümet harcamaları doldurma musluğu, vergiler ise boşaltma musluğu oluyor. yani hükümet harcamaları aşırı artarsa bu hükümetin yatırım yaptığı, ülke ekonomisinde bol para harcadığı anlamına gelir ki böyle bir durumda ekonomik faaliyetler artıyor demektir ve ülkede istihdam oluşur ve işsizlik azalır. yani havuzu doldurur, bu yüzden doldurma musluğu diyoruz.

    eğer ki vergileri arttırırsa yani boşaltma musluğunu açarsa bu şekilde de herkes kazancının büyük bir bölümünü vergilere vereceğinden kimse yatırım yapmaya bütçe ayıramaz, ayırabilecek olsa bile yine yatırımının kazancı vergilere gideceği için yatırım yapmaz. bunu engellemek için devletin vergileri azaltması yada vergi olarak aldığı parayı hükümet harcamaları formunda ekonomiye geri kazandırması lazımdır. yoksa ülkedeki ekonomik faaliyetler azalır yani sonucunda işsizlik artar. havuz suyu azalır.
    tabi şöyle bir durum da var hükümet aşırı derecede harcama ve yatırım yapar, vergileri de çok kısmıştır... o zamanda havuzda aşırı su olur ve havuz taşmaya başlar yani enflasyon olur. çünkü piyasa da yüksek harcamalarla artan para, vergilerle de eksilmiyorsa o kadar çok para bolluğunun sonucunda enflasyon oluşur. paranın değeri azalır. şöyle düşünün, herkeste araba alma bütçesi olarak 1 milyon tl olsa, ferrari'yi 1 milyon tl'ye satarlar mı? hayır tabii ki fiyatını arttırırlar. sonucunda ne oldu? enflasyon.

    şimdi gelelim öbür tarafa. sağ tarafta merkez bankasının musluklarını görüyoruz. havuzu dolduranlar, para arzının arttırılması ve faizlerin düşürülmesi. boşaltanlar ise tasarruf yapılması.
    faizler düşürülürse sermaye sahibi olan kişilerin nakit sermayesini bankada faizde tutması mantıksız olacaktır. düşük faiz ile para kazanamayacaktır. bu yüzden faize alternatif olarak para kazanmak için ellerindeki sermaye ile yatırım yapacaklardır. böylece ülkedeki yatırımlar artacaktır. yani düşük faiz, ülkeye yapılan yatırımları arttırır o da işsizliği azaltır. faizin düşürülmesi bu şekilde havuzu doldurur.
    para arzı arttırılırsa da havuz dolar çünkü merkez bankası piyasaya yeni para sürerse dolanımda olan para artacağı için nominal gelir artacaktır. artan gelirden ötürü harcamalar ve yatırımlar da artacaktır. sonuç yine aynı kapıya çıkıyor artan istihdam. ancak belli bir dengenin üstünde para arzı da aşırı enflasyonu tetikleyecektir.

    buradaki boşaltma musluğu olarak yazdığım tasarruflar da para arzının azalması ve faizlerin yükselmesi demek. yani doldurma musluğunun tam zıttı. tasarruflar da vergiler gibi ekonomi dışına çıkan para olduğundan dolayı işsizliğe sebep olur. takdir edersiniz ki faizler yükselirse herkes parasını faize koyar yani tasarruf yapar. mesela ev almak yerine evin parasını vadeli mevduata koyarsanız faizden kısa vadede kazanacağınız para evin priminden büyük olacaktır. para arzı kısılırsa da paranın değeri artar ve kimse harcama yapmaz talepler düşer. yatırımların azalması, harcama yapılmaması ve üretilen metalara taleplerin düşmesi sonucu (üreticiler bu yüzden işçi çıkarır) işsizlik artar.
    ___________________

    bu kadar!

    gördüğünüz gibi anlaşılması bu kadar basit. umarım hepinizin ampülleri yanıyordur şu an. ancak uygulaması bu kadar kolay değil. ekonomi öyle bir şeydir ki kelebek etkisi gibi yaptığınız en ufak bir müdahalenin bile çok şaşırtıcı ve farklı sonuçları olabilir. bir yerden düzeltmek isterken 10 yerden bozulabilir. regl dönemindeki sevgiliniz gibi, bi müdahaleyle dengesini bir yerden düzeltirken öbür taraftan bozabiliyorsunuz. sevgililerin yıllar önceki olayı yüzünüze vurması gibi, bugün yaptıklarınız yıllar sonra ansızın başınıza bela oluyor.
    bu basit mantığı uygulamadaki en büyük sorun da para ve maliye politikalarının ayrı ayrı uygulandığından dolayı aralarında mükemmel bir ilişki olması gerektiği... ikisinden birinde en ufak bir karar hatası tüm ekonomiyi mahvedebilir, uzun vadede çok şaşırtıcı ve kötü sonuçlar doğurabilir. yıllardır ülkemizde işsizlik ve enflasyonun aynı zamanda olmasının bir sebebi de budur para ve maliye politikalarının uyumsuz kötü yönetimi.

    mesela ekonomik faaliyetleri yani havuzdaki suyu sabit tutmayı amaçlayan bir devlet hükümet harcamaları ile yatırımların toplamını vergi ve tasarrufların toplamına eşit tutması gerekmektedir. tam istihdam seviyesine ulaşmamış bir hükümet ekonomik faaliyetleri bu şekilde sabit tutup ekonomiyi dengeye getirirse resesyon yada depresyon tehlikesi söz konusu olur.

    ya da büyümeye gitmek isteyen hükümetler merkez bankasıyla birlikte anlaşarak muslukları karşılıklı olarak bolca açıp ekonomik faaliyetleri arttırmayı böylece ülkede enflasyonu göze alarak büyümeyi amaçlayabilirler. hedefledikleri planlamaya ulaştıktan vergileri bolca arttırıp enflasyonu geri istedikleri düzeye getirebilirler. çok kolay değil mi? ama hiç belli olmaz çok sürpriz sonuçları da olabilir.

    ya da merkez bankasının yaptığı gibi, döviz'in aşırı yükselmesini istemeyen bir devlet, faizleri çok aşırı bir şekilde arttırır. bu şekilde yabancılar mevduatlarını diğer ülkelerden ya da vatandaş gömülediği efektiflerini yastık altından çıkararak ülke ekonomisine sokarlar ve bu şekilde artan döviz rezerviyle döviz düşer. ancak o kadar yüksek faizden ötürü de yatırımın cazibesi azalır. yatırım yapıp riske gireceğine faizle de daha risksiz bir şekilde para kazanmak girişimcilere mantıklı gelir. böylece yatırımlar azalır. ayrıca insanlar tasarrufa başlar, bu yüksek faizden istifade etmek için para harcamak, ev araba çokomel almak yerine paralarını faizlere koyarlar. sonucunda taleplerde azalır ve böylece satılamayan ürünlerden ötürü üretimi azaltmak ve işçi çıkarmak gerekir. sonucunda çift taraflı işsizlik... vergilerden bahsetmiyorum bile...
    bu şekilde günümüzdeki işsizlik durumunu daha iyi anlayabilirsiniz....

    artık hepimiz uzman ekonomistiz. rakı masasında ülkeyi kurtarırken sohbetler daha rasyonel olacak...

    yoğun ilgi üzerine: bilal bile anladıysa ne mutlu bana.

  • çözümü yanlış yerlerde aramamak gerekiyor diyen yazarın türk halkını hiç tanımadan sunduğu çözüm önerisi. ya çok naif ya da art niyetli. zira bahsedilen kesim çok büyük oranda hayır diyecek insanları kapsıyor hali hazırda.

  • --- spoiler ---

    "rize'de ben bir şeye şahit oldum. tribünler 'recep tayyip erdoğan' diye bağırıyordu. hemen susmaları istendi."

    "önce şu tribünlerin siyasileşmesi sorununu çözün. tribünlerde izmir marşı'nı okuyorlar."

    --- spoiler ---

    tribünlerde siyaset yapılmasından rahatsızmış.

    evet videosu çekip futbolculara 'sen de var mısın?' diye mesaj veren kimdi amk?

  • böyle bir selamlama şeklini en son bir köy gezisinde üzerime atlayan kangal köpeğinde görmüştüm. o da böyle dalmıştı bana sevgi gösterisi olması açısından. demek ki çomar lafı bu anlamda da tutarlı bir betimleme oluyor.

  • antrenman öncesi beslenmenin amacı kas ve karaciğerdeki glikojen depolarımızı doldurmaktır.
    antrenman sırasında metabolizmamız karaciğer ve kaslardaki glikojen depolarını yıkarak oradaki glikozu enerjiye çevirir.
    beyin, sinir sistemi ve kaslarımızın enerji üretmek için tercih ettiği kaynak karbonhidratlardır.

    evrimsel süreçte kıtlık dönemlerinde karbonhidrat bulamayan insan metabolizması enerji ihtiyacını karşılayabilmek ve hayatın devamını sağlayabilmek için yağlar ve proteinleri de enerji olarak kullanmayı öğrenmiştir.
    ama bunu öğrenmesi karbonhidrat yemeyelim anlamına gelmez. gördüğünüz gibi kıtlık dönemleri, olağanüstü haller için bunu öğrenmiştir.
    metabolizmanın karbonhidrat olmadan enerji üretmesi demek karbonhidrat yemeyelim anlamına gelmez çünkü beynimiz, sinir sistemimiz ve kaslarımızın enerji üretmek için başvurduğu ana kaynak, kullanmak istediği kaynak karbonhidratlardır.

    antrenman öncesi sindirim sürelerini de dikkate aldığımızdan 2-3 saat önce karbonhidrat ağırlıklı bir yemek yemeliyiz.
    hatta antrenmandan önceki akşam yediğiniz yemek yarın ki antrenmanda antrenman öncesi yediğiniz yemekten daha iyi etki görmenizi bile sağlayacaktır işin içine sindirim süresi girdiği için.
    antrenmandan önceki akşam yediğiniz yemek yarın ki antrenmanda göstereceğiniz performansa etki edecektir.
    antrenmanda yüksek performans göstermek için tempoyu, yoğunluğu arttırmak istersek metabolizmamız büyük oranda karbonhidratların enerjisine ihtiyaç duyacak.
    örneğin %80 karbonhidrat, %20 yağlardan enerji ihtiyacını karşılamaya çalışacaktır nabzımızın, yoğunluğun ve temponun arttığı bir antrenmanda.

    antrenmandan önce yediğimiz yemek protein ve yağ içeriyorsa sindirim süresi artacağından yediğimiz yemeğin zamanlamasına dikkat etmeliyiz.
    eğer antrenmana 30 dk gibi bir süre kalmış ve antrenman öncesi bir öğün tüketmek istiyorsak daha çabuk sindirilen bir gıda tüketmeliyiz.
    örneğin muz gibi çabuk sindirilen bir meyve...

    antrenmandan önce yeteri kadar su içtiğimizden emin olmalıyız.
    yeteri kadar su içtiğimizi öğrenmenin kolay yolu idrarımızın rengidir.
    ne çok koyu ne de çok açık olmalıdır. açık sarı yeterli su içtiğimizi gösterir.

    antrenmandan önce kendinize en uygun ''ne yemeli? ne zaman yemeli?'' sorusunun cevabını deneyerek zaman içinde siz belirleyebilirsiniz.
    örnek olarak antrenmandan 2 saat önce bir kasenin içinde ihtiyacınız kadar yulafı sıcak suda 5 dk bekletin.
    üzerine bir ölçek protein tozu ve muz ile karıştırıp antrenmandan önce yiyebilirsiniz.

    not:yaptığınız antrenman 1 saat civarı sürüyorsa antrenman sırasında beslenmenize pek gerek olmayacaktır.
    yaptığınız antrenman 1 saatin üzerinde ise triatlon, dağcılık, martial arts v.b uzun saatle sürecek spor dalları ile ilgili antrenmanlarda antrenman sırasında da beslenmek önemlidir.

  • yarım saat sonra kılacaksan ezanı neden tam imsak vaktinde okuyorsun? imsak vaktinde okuyorsan namazı neden o an kılmıyorsun? imsak vakti ezan okumakla imsak vaktinden yarım saat sonra ezan okumanın arasında ne fark var? bunların hepsinden öte, halk neden böyle bir şey için yoğun talepte bulunur? yani halk toplanıp müftülüğe gidip "ezanı imsak vaktinde oku ama biz namaza yarım saat sonra gelebiliriz ancak" mı demiş? kafamda deli sorular.

    edit: eksiği ile fazlası ile kopyala yapıştır gelen bilgilerden ziyade neyin ne olduğunu paylaşalım;

    ülkede iki hakim mezhep var biri hanefi biri şafii. ama güneydoğu anadolu hariç ülkenin büyük bir kısmı hanefi mezhebi olduğu için diyanet buna göre hareket eder.

    sabah namazı, hanefi mezhebine göre gün hafif ışımaya başladığında kılındığı zaman daha faziletli olur. imam ebu hanife hazretleri peygamber efendimizin bu şekilde kılmasını baz almış. ama peygamber efendimiz yeri gelmiş imsak vakti girince yani gecenin karanlığında da namaz kılmış. imam şafii hazretleri de bunu baz almış yani şafii mezhebine mensup insanların da karanlıkta kılması daha faziletli. ama ortak paydada toplayacak olursak imsak vakti bitmediği müddetçe sabah namazı o 1,5 saatlik dilimde istenilen anda kılınabilir. tabii bu evde kılınıyorsa.

    camiide kılınacaksa eğer, işte o zaman o ülkenin bu konudaki söz sahibi kurumu (ülkemizde diyanet) ne diyorsa ezanı ne zaman okuyup cemaate ne zaman durulacaksa ona uymak gerekir.

  • "karşı tarafın inanç özgürlüğüne tecavüz edemezsin" derken ne kastediliyor? bu insanlar, birileri dinleriyle "dalga geçince" dinlerinin gereklerini gerçekleştiremiyorlar mı? namaz kılamıyor, tanrılarını övemiyorlar mı?

    ulan, mağdur müslüman, iki şakadan ya da inancınla dalga geçilmesinden rahatsız oluyorsan bu dalga geçenin değil, senin sorunun. bir yerinde bir yara var ki bunlar seni rahatsız ediyor.

    ateistleri, deistleri 7/24 tehdit et, bastırmaya çalış, dalga geç, "bunlar var olmasın" diye her yere imam hatip aç; sana iki laf sokulunca hemen salya sümük ağlamaya başla. ikiyüzlülüğü ve mağdur ayaklarını bırakın lan artık. ayıp. güç bunlarda, çoğunluk bunlarda, hala mağdurlar lan!

  • kadın masadan kalkmak isterken ki iddiasını kanıtladı.

    şu an sizin yapacağınız iş bu kadar olur işte, kazanamaz dedim kazanamadı diyor.

    şu an meral akşener'den ne yapması bekleniyor ki? kadın zaten söyledi bunların böyle olacağını. şu an sadece bekliyor ikinci turun kaybedilmesini. şu an konuşursa senin yüzünden kaybedildi denecek çünkü.