*

  • not: bu entry yazmamın sebebi, ülke gerçeğini ortaya koyup farkındalık yaratmaktır... maalesef tüm özel kurumlarda durum budur...

    dün, özel sektörden, artık öğretmenliğin yürümeyeceğini anlayıp kimi insana göre saygın olan ama bana göre artık utanılacak düzeyde sömürülen bu meslekten ve işimden istifa ettim...

    yıllardır bu sektörde öğretmenlik yapıyorum, branşım matematik ve ülkede kalburüstü denebilecek bir üniversiteden mezunum. fakat eğitim sektörü artık öyle bir hal aldı ki, asıl istifa etmem gereken özel sektör değil sanırım "öğretmenlik" mesleğinin kendisi...

    önceleri özelde öğretmen olmanın bir ayrıcalığı vardı, çok çalışıyordunuz evet ama kazanıyordunuz da ve üstelik ösym odaklı çalıştığınız için bu da sizi sürekli güncel tutuyordu. isim yaptığınız bir çevre oluyordu, hem kazanç hem de saygınlık olarak insanı tatmin ediyordu.

    fakat artık özel sektör öyle bir hal aldı ki, sanırım memlekette insanın en rezil biçimde sömürüldüğü yapı haline geldi. çalışma saatleri devletin 3-4 katı, hergün 9 da işe başlayıp 10'ar dakikalık teneffüslerin olduğu 10 saat derse giriyorsunuz ve bunu 6 gün yapıyorsunuz. kazancınız ise şu an asgari ücret düzeyinde, ben branşım gereği biraz daha iyi şartlarda çalışabiliyorum ancak bundan da utanıyorum. şu an sezon başında 14 bin tl'ye anlaşmış olup evli ve çocuklu olan ve bu şartlarda çalışmak dışında başka bir çaresi olmayan bir tarih öğretmeni arkadaşımla artan pahalılığı konuşurken, "ben sezon başında şu anki asgari ücretin epey altına anlaştım, acaba patron asgari ücreti yatırdıktan sonra üstünü geri isteyecek mi?" diye bana sorduğunda şok olmuştum. buraların yabancısı olduğum için(karadenizde küçük bir ilçe) diğer kurumlarda da aynı durumun yaşandığını ve şu anki çalıştığım kurumun en azından öğle yemeği verdiğini söylediğinde ikinci büyük şoku geçirdim. bir öğretmeni sabah 9'dan akşam 7'ye kadar 10-11 saat derse sokup 6 gün çalıştıracaksınız ve yemek dahi vermeyeceksiniz, bu olur şey değil... değil ama kimsenin de umrunda değil...

    istanbul'dan geleli iki yılı geçti ve hala alışamadım buralara, gerçi orda da şartlar ultra üstü değildi ama ne bileyim seçenek çoktu en azından burda ise çok sömürülüyor atanamamış öğretmenler... çaresi de yok kimsenin, aile burda, anne baba burda ve kıpırdayamıyor kimse yerinden, altı üstü üç dört kurum var ve bunların şartlarına mecburlar.

    hani sizler çocuklarınızı bu özel kurumlara götürüyorsunuz ya, ordaki öğretmenler size güleryüzlü görünüyor, hani kurumun vitrini olup yalancı bir tablo çiziyor ya, hepsi yalan, şu an herkesin içi kan ağlıyor...

    ama çaresizlik işte...

    şu an çoğu öğretmen asgari ücretin altında kaldı ve kimse işsiz kalırım korkusu ile maaşı tam mı vereceklerini ya da üstünü geri mi isteyeceklerini sormaya bile çekiniyor, herkes şubatın ilk haftası yatacak maaştan sonra idarenin tepkisini bekliyor ve herkes çaresiz, çünkü idare üstünü geri istese kimse itiraz edecek durumda değil...

    bir de işin ironi kısmı var. devlette öğretmen olmasına rağmen kaçak çalışanlar var. örneğin devlette 3 güne dersleri yığıp 3 gün de dershanede çalışıyorlar. devlette 3 gün için şu an devletin verdiğinin üzerine dershaneden de 3 gün karşılığı ortalama bir ücret kazanıyorlar. bu da tek gelir kaynağı özel sektör olan öğretmeni daha çok eziyor, çünkü devletten öğretmen çalıştırmak özel kurumun daha çok işine geliyor, sigorta ödemiyor ve devletten çalıştırdığı öğretmen sayesinde o lisede kendi reklamını yaptırıp öğrenci bağlayabiliyor.

    belki herkes diğer öğretmenler için "onlar da atansaydı" diyecek ama devlet her atamada 3 - 4 bin "din kültürü ve ahlak bilgisi" öğretmeni aldığı kadar diğer branşlardan da alım yapsaydı ya da en azından ihtiyacı kadar öğretmen yetiştirseydi eminim bu insanlar bu kadar çaresiz olmazlardı fakat neresinden tutsanız çelişki içinde olan bir durum... (din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerim lütfen alınmasınlar, asıl eleştirdiğim nokta siyasetin yaptığı ayrımcılıktır)

    bana gelince aldığım ücret bu şartlarda komik bir rakam olduğu için zam istedim, zam yapılmayacağı söylendiğinde de artık bu işin tadının kaçtığını düşünüp istifa ettim...

    istifam kabul edilmedi, yüzler asıldı, geri çevrildim, "öğrenciler dönem ortasında yarım bırakılır mıydı?" diye vicdani olarak baskı altına alınmaya çalışılsam da artık o kadar idealist olmanın evimin kirasını ödemediğini anladığım için bu baskının üstümde bir etkisi olmadı. zaten 11 ay üzerinden anlaşmıştım ve zaten mutsuzken bu kadar ezilmeye gerek yok diyerek, sektörden ayrılma kararı aldım.

    bu hafta son kez çalışacağım, sonrası ne olur bilmiyorum.

    çünkü artık öğretmenlikten istifa ediyorum, zaten asgari ücrete çalışacaksam en azından öğretmenliğe leke sürmeye gerek yok. bir vasıf gerektirmeyen işlerde aynı ücrete çalışmak sanırım daha onurlu bir eylem...

    ve sanırım utanması gereken ben değilim, tarihe not düşmek için buraya yazıyorum. üzgünüm de bir yandan, çünkü yüce atatürk, eskişehir kütahya savaşını kaybettiğimiz zamanlarda, maarif kongresi adı altında öğretmenleri toplayıp konuşma yapacakken kendisine "şu aşartlarda maarif kongresine ne gerek var acaba ertelesek mi?" diye öneriler geldiğinde "cehaletle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değil, savaşı kazandığımızda asıl büyük savaşı cehalete karşı vereceğiz, çünkü cehalet yüzünden bu durumdayız" deyip o toplantıyı ertelememiş ve cumhuriyetin temelleri için asıl savaşı verecek olanın öğretmenler olduğunu, savaşın o karanlık günlerinde, yunan topları ankara'dan duyulurken bile üstünü çizerek çevresindekilere belletmiştir.

    ve o günden bir asır sonra ben bugün,

    savaşın o karanlık döneminde bile yücelttiğin bu öğretmenlik mesleğinin hakkını veremedim paşam, ağrıma gitti bu derece ezilmiş olmak... af diliyorum...

    şu da şurda anı olarak kalsın; görsel

    not: kpss'ye girip atanmak mesele değil sayın okurlar, ben istanbul üniversitesi mezunuyum. aynı üniversiteden formasyon eğitimimi de aldım. biraz çalışmayla zaten atanırım fakat mesele bu değil, mesele tüm o eğitime rağmen memleketin bir köşesinde devlet bünyesinde öğretmenlik yapmak için 3 farklı sınava girip hâlâ yarışıyor olmak...

    * din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerim lütfen alınmasınlar, burda eleştirilen siyasi yapının ayrımcılık yapmasıdır. çünkü yıllara göre atamalara baktığınızda siyasi görüş gereği en çok kayırılan maalesef bu branş olmuştur. eleştirdiğim nokta budur.

    * kurumun adını soranlar olmuş, ne önemi var sayın yazarlar? şikayet et diyenler var, ben bugün şikayet edersem belki de kapanır o kurum evet şartları kötü, ben o kötü şartlara karşı bile idare edebileceğim için ayrılma kararı aldım fakat o şartlara muhtaç insanlar var. o kurum ağır bir ceza ödeyip kapanırsa siz mi iş vereceksiniz bu muhtaç insanlara? herkes iş için istanbul'a mı gitmeli? öyle örnekler öyle hikayeler var ki bu sektörde inanın anlatmaya dilim varmıyor. bizler ses çıkaramıyoruz bu da işverenin işine geliyor evet ama o kurum kapansa örneğin 20 kişinin işsiz kalması demek, 20 ailenin aç kalması demek... kimse işini kaybetmemek için canla başla çalışıyor o ağır şartlara rağmen siz şikayet edip hakkını aramaktan bahsediyorsunuz. hayır aramıyorum hakkımı, beni sorunsuz işten çıkarsınlar yeter, evet işveren için gayet iyi bir durum ama adam parayı çekip kapattım dese evine ekmek götüremeyecek, belki intiharı düşünecek birsürü insan var... kim alacak bu sorumluluğu üzerine... memlekette en acınası sektör bizimki maalesef...

    * haklısınız bu kadar fen edebiyat fakültesi açılmasına gerek yoktu belki de ama bu da devletin ikiyüzlü politikası değil mi? her taraf üniversite ama içi boş, neden? çünkü gençler işsiz dolaşmak yerine üniversiteye gitsin ve anne baba parayı çocuklarına harcasın, çocuk parayı gittiği şehre taşısın, ekonomiye katkı sağlasın... ne güzel denklem aslında, memleketin bir çok yerleşim yerinin geçim kaynağı zaten öğrenci değil mi? peki ya okul bitince ne yapacak bu öğrenci? ...
  • hemen bir kahvehane aç keyfine bak
  • ah hocam ah. ne desem bilemiyorum. çok üzgünüm. 7 yıl boyunca özel sektörde öğretmenlik yapmış biri olarak sizi çok iyi anlıyorum. sigortam yapılmadan mı çalışmadım, türlü türlü mobbinge mi maruz kalmadım, aptalca angaryaların altında mı ezilmedim. her şeyi yaşadık. pandemide okula çağrılmam ve idarenin "sizi kadrodan çıkarıp ders saati ücretli yapalım" teklifi üzerine kpss çalışmaya karar verip atandım. sanırım atanmasaydım sizle aynı akıbeti yaşıyor olurdum.

    dilerim çok sevdiğiniz öğretmenlik mesleğini hem meslek onuruna yakışır bir değer ile hem de maddi olarak karşılığını alarak devam ettirebileceğiniz yeni kapılar açılır.

    üzgünüm.
    (özel kurumlar kapatılmalı ve kamulaştırılmalı)
  • modern kölelik yapmayın, asgari ücrete çekilecek iş değil en doğru kararı vermişsiniz. neredeyse bütün mesleklerin itibarı son 20 yılda ayaklar altına alındı. emek ve iş gücü yok sayılıyor, kendinizi daha fazla ezdirmeyin
  • yorum yok çok haklı. önüne daha iyi fırsat çıkacaktır eminim.
  • bundan bize ne olması.

    yukarıdaki cümleyi kurduğum için sözlüğü kişisel hayat hikayelerinin anlatım yeri olarak görenler tarafından mesaj yoluyla taciz edilmem üzerine ek açıklama:
    (ayrıca başlık değişmiş, başlığı açan kişi 22 ocak öğretmenlikten istifa etmiş olmam gibi bir başlık açmıştı o yüzden herkes gibi bundan bize ne dedim)

    öğretmenliğin anlamını yeniden sorgulayıp kutsallık masalına inanmayı bırakmanız gerek. sosyal olmayan ve özel sektörün eline terk edilen toplumdaki tüm meslekler yeniden değerlendiriliyor. kamu kurumlarını ve özel kurumları ayırmanız gerek önce. kamuda öğretmenlik saygısını bir şekilde korur. devlet kendi saygınlığını korumak için öğretmeni korur. ama özellerde öğretmene saygı duyulmaz. zira özel okullarda öğretmen sözleşmeli işçi olarak senelik işe alınırlar. dolayısıyla öğretmenliğe verilen lüzumsuz saygıyı da ortadan kaldırmış oluyorlar. resmi öğretmenlik yapabilecek yeterliliğe sahip olanlar zaten devlet tarafından seçilip atanıyor. üç beş özel fransız amerikan koleji de iyi olanları parasını verip bünyesine alıyor. onların elde ettiği saygınlık hak ettikleri maaşı verme yoluyla devletin garantisi altında. ama geri kalan öğretmenlik diploması sahibi herkes apartmandan bozma özel okullarda öğretmenlik adı altında bir nevi gayri resmi köleliğe zorlanıyor. zira para karşılığı bir şeyler öğretip kendilerini toplumu aydınlatıyor sanan kişilere topluma üretim ve sanayi yoluyla katkı ve ilerleme sağlamadıklarından dolayı bu özel okullarda köpek çekilmesi durumu da ortadaki öğretmen sömürüsünü özetler nitelikte. hizmet sektöründen bile görülmüyor artık öğretmenlik. zira çocuklara veya gençlere internetten öğrenemeyeceği şeyi öğreten bir öğretmen mefhumu kalmadı artık. (internetten her şeyi öğrenirler demiyorum, öğretmen olarak çocuğun başına koyulan kişilerin ders kitaplarından farklı ve önemli bir şeyler öğretmesi diye bir şey kalmadı kimsenin gözünde. zira eğitim diye bir şey yok sadece öğretim var. o yüzden lise mezunu kasiyer aranıyor der gibi üniversite mezunu öğretmen arıyor özel okullar ve kim dört yıl okudu diye kendini bu sömürülen mesleğin parçası yapmak istiyorsa onu düşürüyor kapitalizmin kucağına.) birilerinin yani çocukların yani başkalarının eğitimi gelişmesi ve ilerlemesi üzerinden kendini tatmin eden ama aslında sadece beden işçisi olup hafızası ve eylemleri belirli bir döngüye sokulup kilitlenerek sömürülen kişilerdir buralarda çalışan öğretmenler. yani bir nevi kültürün ve toplumsal bilginin aktarım köleleridir. fazlası değil. o yüzden bir köle ne kadar değer görürse o kadar değer görür. öğretmenlerin bunun farkına varıp istifa edip kendilerine refah sağlayacak alanlara yönelmesi gerekmekte. özellikle özel okullarda kölelik yapanların hiçbir eğitim almadan köyde çobanlık yapanlardan daha sefil şartlarda varlıklarını gerçekleştirdiklerinin farkında olmaları gerek.

    devam eden taciz mesajlarına ek açıklama:

    başlığı açan kişi “işten çıkarılırsam başka iş bulamam” korkusuyla özel okulda öğretmenliğe devam eden birisi. hiçkimsenin böyle bir öğretmenliğine saygı duymasını bekleyemezsiniz. sırf adına “öğretmen”desinler diye asgari ücretin altında bir maaşı alde edebilmek için haftanın altı günü çalışmayı nasıl hazmedebildiğibiz içib kendinizi sorgulamalısınız önce. bilmem kaç yüz bininci sıradan üniversite kazanıp öğretmenlik bölümünden mezun olup kpss'de öğretmen olarak atanmak için gerekli puanı alamayan kişilerin özel okullarda bedenlerinin ve zihinlerinin sömürülmesine izin verilen bir düzene kimse saygı duyamaz. saygı gören bir meslek mi icra etmek isteyenler saygı gören bir puan ve dereceyle okuyup mezun olup atanır. senelik işçi sözleşmesiyle girilen bir anonim şirket okulunun kendisine vermiş olduğu “öğretmen” ismine aldanıp asgari ücretten bile aşağı bir tutar için kendisini kullandırmaz. eğitim sadece hak edenlere verilmeli. sırf parası var diye çocuğuna diploma satın almak isteyen kişilerin fonladığı okullarda öğretmenlik adı altında kölelik yapmamalı hiçkimse. kurtarılması lazım gençlerin bu öğrenme ve öğretme ile ev geçindirmeye çalışma tuzağından.

    devam eden küfürler nedeniyle ek açıklama:

    evet toplumda bir sorun var ve bu sorun bir mesleğe “kutsallık” atfedip o meslek üzerinden zavallı masum gençlerin kölelik yapmaya “ikna” edilmesi durumu var ortada. zavallı gençleri öğretmenler diye bana kızıyorlar. siz ömrü hayatı boyunca tarihe geçmiş bir öğretmen duydunuz mu hiç? modern devletin ulus toplumların ortaya çıkmasıyla gelişmiş bir kurum olan, toplumdaki hakim kültürün ve devletin karar verdiği o döneme uygun müfredatı yeni nesillere aktarmakla görevli zihin yıkama hapishanesi olan okulların gardiyanları olmak için bu kadar kavga niye? kaldı ki özel okullar devlet okullarının yerine getirdiği bu işlevi bile yerine getirmemekte. size saygı duymayıp değer vermeyen öğrenciyi yüksek notlar vererek mezun etmeye zorlamakta. bir tanecik hayatınız var, gidin ve insan gibi maaş alabildiğiniz bir iş ne var ise onda çalışın. devlete atanamıyorsanız özel anonim şirket okullarına adı “okul” diye ve size verdikleri isim “öğretmen” diye kanıp köleliğe razı olmayın.

    yazdıklarımdan dolayı bana “kötüsünüz” diyenler var. şaşırıyorum. kötülüğü hak ettiğinizi düşünsem sizi uyandırmak için bu kadar yazmazdım, ben doktorum. toplumda devletin yol açtığı ve izin verdiği bir hastalığı tanımlıyor ve hastaları bilgilendiriyorum o kadar. ortada bir kötülük var ve o kötülüğe razı olanlar var, kötülüğü ifşa edenleri kötülükle itham edemezsiniz.

    ortada adına okul denilen ve özel kişilerin özel olmayan çocuklarına diploma sağlamak için masum anadolu gençlerinin öğretmenlik hayallerini emeklerini çalıp sömüren şirketler var. bu şirketlere kölelik yapmak yerine insanca yaşayabilmek için onurlu bir şekilde istifa edip gerçekten refahınızı yükseltecek, en azından asgari ücret kazanabileceğibiz yeni ve “sıradan” bir mesleğe yönelmek en doğru yol.
  • hiç kendini üzme hocam hiç hem de.. yalnız değilsin herkes aynı evrelerden geçiyor.. senin gerçekten hiçbir kabahatin yok.. şimdi bir yazarın dediği gibi güzel bir kahve yap kendine sonra hayatını planlarsın.. senin el üstünde tutulman gerekiyordu.. bundan bize ne tarzı yazanları da ciddiye alma sakın.. onlar daha toplumun çoğunluğunun mutlu, refah içinde olmaması durumunda bireyin de tek başına mutlu olamayacağı fikrini kavrayamamış maddiyatçı, düşünceleri sığ insanlar sen onlara kulak asma hocam.. bir öğretmen olarak kendine başka bir güzel yol çizeceğinden eminiz.. üzme kendini sakın..
  • 2014 yılına kadar özel okul öğretmenleri devlette çalışan öğretmenlerden daha az maaş alamıyorlardı. 5580 sayılı kanunla özel okul öğretmenleri maaş bakımından korunuyordu. sonra akp, o yıl bu kanunu iptal etti ve özel okul öğretmenleri 10 yıldır asgari ücret veya azıcık üstüne mahkûm edildi. şu an durum öyle bir halde ki devlette çalışan öğretmenlerin en düşük maaşı ek derssiz bile 35 binlerde gezerken özel okuldakilerin maaşı 17 bin. üstüne üstlük devlettekilerin kat kat üstü çalıştırılıyorlar yetmiyor üstüne kurslar, etüdler, haftasonu çalıştırma, mobbing vs. cabası. hatta bazı yerlerde sigorta bile yapmadan çalıştırma, asgariyi hesaba yatırıp birazını elden geri alma gibi kansızlıklar bile yapılıyor. her öğrenciden yıllık 300 bin 500 bin alırken, fiyatlarına %100-150 zammı yapıştırırken elini hiç korkak alıştırmayan okullar, üzerlerinden para kazandığı öğretmenlerine gelince 5 kuruş bile fazla vermemeye yeminli gibi davranıyorlar.

    özel okul öğretmenlerinin insanca muamele görmesi ve para kazanabilmesi için çalışıp atanmaktan başka çaresi yok gibi görünüyor son durumda ne yazık ki. başlığı açan öğretmenimize devlete atanmaya çalışmasını ve bunda umarım başarılı olacağını söylemekten başka çaremiz kalmıyor.
  • en doğru kararı vermişsiniz verdiğiniz karar için değil bu karara mecbur bırakıldığınız için üzülün. malesef ülkemizde geçim sıkıntısı büyük bir problem ama kendini motive edebilecek, gerçekten hayat çalışmaktan ibaret değilmiş diyebileceğin şeylerle meşgale ol al eline bir çomak çık ormana sabahtan akşama kadar çoban gibi gez derin nefes al evrenin, yaradılışın güzelliğine şahit ol kendini bul. neden bu önermeyi yaptım bilmiyorum ama sanırım şuan en çok ihtiyacım olan şey bu.. ben kaptanım hatta şuan gemiden yazıyorum saat gecenin bilmem kaçı yabancı bir ülkede vardiyadayım çok iyi maaş alıyorum ama mutsuzum sevdiklerimden uzak olduğum için mutsuzum ben burda çalışırken hayat arkamda akıp geçtiği için mutsuzum artık sevmediğim bir işte para için çalıştığım için mutsuzum herşey para değil olmamalı diye kendimi inandırmaya çalışıyorum. bende istifa edicem çok az kaldı..
  • şüphesiz insanlığın için büyük bir adım.
hesabın var mı? giriş yap