• --- spoiler ---

    "as he bore a vague resemblance to the emperor, the sailors on board had nicknamed him napoleon. and so, for convenience, that is what we shall call him.

    besides, he really was napoleon."

    boyle ilginc bir sekilde basliyor roman. napoleon st helenadan kaciyor. ama alba'dan kactigi gibi degil. yerine bir benzeri konuluyor ve uzun yolculugu boyunca kimligi saklaniyor, yani kimsenin birseyden haberi yok. hatta kendinin de pek yok cunku onu tekrar fransanin basina gecirmeye calisan organizasyonu kendi de bilmiyor, her adimda esrarengiz birisi cikip ona bir sonraki adimi gosteriyor o kadar.

    bu sartlar altinda seyahat ettikce kendi efsanesine rastliyor mutemadiyen. ve bunu bir yabanci gibi dinliyor kimligini sakladigi icin. kisilerin aklindaki yakisikli, tanrisal napoleonla, surgunde yaslanmis, gobekli, durgun gemici arasinda daglar kadar fark var. yolculuk esnasinda bir olu gibi, ancak yakin gelecekteki imajiyla yasiyor. "between the persona he had shed, and the one he had not yet created, he was no one".

    avrupaya vardiginda aksiklikler cikiyor ve organizayonla baglantisi kopuyor istemeden, artik fransaya yalniz basina gitmeli. waterlooya gidiyor, hic kalmadigi odalarin muzeye cevrilmis olmasina, hic savasmamis insanlarin gazi roluyle turistlere kendisini anlatmasina hayret ediyor falan fismekan, ve sonunda paris'e, eski bir sadik askerin evine variyor.

    ve napoleon'un olum haberi tum fransada yankilaniyor. tabii bu adada kalan benzeri. "the personal fate of his double scarcely affected him. to tell the truth, he felt intense annoyance at this idiot who, entrusted with a unique mission, had carelessly allowed himself to die at a time when he was still needed"

    "from now on napoleon would have to make his way not only against napoleon, but against a napoleon who was larger than life - the memory of napoleon"

    olum haberi sonrasi, aralarinda oldugu siradan eski askerlerinin tum umutlarini kaybedislerine tanik oluyor. bu zor hayat sartlarina o kucuk umut ugruna katlanmislar bunca yildir, artik o da yok ve bu tukenisten sonra napolyon'un gercek kimligine ikna olsalar dahi ne olacak? "this sudden extinction of all reasons to hope and believe even brought them a certain grim sense of relief..they enjoyed their despair. now that they have succumbed to the poison of nostalgia, they wallowed in the past; who could ever persuade them to become once again those galley slaves of glory"

    bundan sonra tempo dusuyor. bir kere hikaye artik gozardi edilemeyecek kadar gercekdisi bir hal aliyor. yani parise gelmis napolyon, eski dostlarini muttefiklerini aramak yerine portakal satan o eski asker grubunun icinde aylarca yasiyor. sonra yeniden hareketlenir gibi oluyor, cunku elemanlardan biri bunu taniyor fakat artik cok gec olduguna ikna olmus ve "inan bana portakal isini basariya ulastirip servet edinmeye bak, cok daha mutlu olacaksin" diyor. hemen ardindan da onu bir akil hastanesine goturuyor gizlice, bahcede onlarca napolyon kiyafetli deli dolaniyor, gercek napolyon bembeyaz kesilmis tabii.

    bu da guzel bir sahne. ama sonra oyle bir bitiris geliyor ki bir cuval incir berbat edilmis; napolyon aylar boyunca bir yandan yeni duzenin anahtar oyuncularinin kirli gecmisleri hakkinda dosyalar hazirlayip rejimi bir cirpida dusurmeyi ve buyuk bir santaj yapmayi planlarken bir gece yagmurunda zaturreye yakalanip oluyor. ne lan bu? ben bunun icin mi yazdim bu kadar entryi? evet, siz de hiyar gibi okudunuz. neyse, olum sahnesi de cok dandik degil aslinda. adam onca zamandir beraber yasadigi, iliskide bulundugu kadinin ilk ismini bilmedigini farkediyor (bir takma adi var herkes onu kullaniyor) ve konusamadigindan adini soramiyor. bu da, kitabin en basindaki, napolyonun dehasini imparatorluklar gibi bos islere harcayip gercekten onemli olan seyleri atladigina dair alintiya bir gonderme gibi (bkz: paul valery/#12210242)
hesabın var mı? giriş yap