• düşük karbonhidrat/yüksek yağ/orta seviyede protein alimindan oluşan ketojenik diyet'le ilgili netflix belgeseli. bazı kişilerin kişisel hikayeleriyle beraber, avusturya'daki aborijinlerin aslinda ketojenik olan eski geleneksel yeme kültürlerine döndürülmeye calisildiklari bir projeyi de anlatıyor. başlangıçta beyaz adam aborijinlere sadece un ve seker verdiginden, eskiden cok kasli/yapili olan aborijinler obez bir topluma dönüşmüş.

    oldukça başırılı bir anlatim olmuş. anlatilanlarin çoğunun bilimsel olarak kanıtlanmış etkiler olduğu doğru olsa da (yağ yakımı/kilo kaybindaki, dolayısıyla bunların getirdiği hastaliklardaki etki, nörolojik sorunlardaki etkiler vs), bazılarının (kanser tedavisi) küçük çaplı araştırmalardan fikir edinebildigimiz, anektotlardan oluşan etkiler olduğu ve daha çok araştırmayla kanıtlanması gerektiğini unutmamak lazim.
  • çelişkiler ve eksiklikler bulunduran bir belgesel.

    genel olarak anlatmaya çalıştığı şey ketojenik diyetin insan sağlığı için en doğru diyet olduğu. bu da bol av hayvanı tüketmek, biraz sebze-meyve yemek, karbonhidratı hayatımızdan çıkarmak oluyor. önerileri de eğer organik ete ulaşamıyorsanız, ki şu düzende ulaşmak neredeyse imkansız, alın bir çiftlikten bir hayvan, kestirin ve dolabınızda saklayın. bizim kurban misali yani. bu ne kadar sürdürülebilir, karşılanabilir herhangi bir çalışma yapılmamış arkadasında. insanların yüzde kaçı bu şekilde beslenebilir mevcut düzende, bilemiyoruz.

    öncelikle low-fat idet/low-carb diet üzerinden yapılmış neredeyse tüm karşılaştırmalar. bu karşılaştırma sonucunda da low-carb diyetlerin, yani ketojenik diyetin aslında şeker hastalığının çözümü olduğu, şeker hastalığının neredeyse günümüzdeki diğer tüm hastalıkların - kalp, damar, böbrek hastalıkları, kanser başta olmak üzere - sebebi olduğu için aslında en sağlıklı diyet olduğu iddia edilmekte. tabi ki her benzer belgeselde olduğu üzere bir ton ilaç alan hastalara bu diyet denetiliyor ve hepsi ne hikmetse ilk günden ilaçlarını bırakıyorlar neredeyse.

    belgeselin bir kısmında ketojenik diyet ile otistik çocukların gelişimi gözleniyor ve ciddi olumlu etkileri olduğu belirtiliyor. açıkçası bu noktada çok fazla bilimsel veri ile gelmedikleri için benim için gri kaldı bu alan ama araştırmaya değer bir noktaya değinmişler.

    diğer taraftan, bence genel eksikliklerden biri bilimsel kanıtların eksikliğiydi. konuşmacılardan biri pratisyen doktordu mesela. yani küçümsek istemem ama insanlara şunu yiyin şu yemeyin yoksa kanser olursunuz diyecekseniz biraz daha fazla bilimsel kanıtla gelmeniz gerekiyor.

    gösterilen araştırmaların bir çoğu low-carb/low-fat diyet karşılaştırmalarından ibaretti. açıkçası plant-based bir diyet ile karşılaştırma yapılmaması büyük bir eksiklikti. tamam low-fat diyet kötü olabilir birçok açıdan ama, ama plant-oil based bir diyet ile bol hayvansal yağlı bir diyetin karşılaştırmasının gösterilmemesi zaten belgeselin patladığı noktalardan biri. food choises ya da what the health gibi belgeselleri izlerseniz, hayvansal gıdaların insan sağlığına verdiği zararları gösteren onlarca çalışmadan yararlandıklarını görürsünüz.

    yani kısacası aklımı kimi noktalarda karıştırsa da verdiği mesaj ve kurgusal açılardan çok başarılı bir belgesel olduğunu söylememem. plant-based diyet hala favorim olarak kalmaya devam edecek.
  • şeker endüstrisinin gunumuzde inanılmaz boyutlara ulasmis olmasi, devletlerin bundan çok fazla nemalaniyor olmasi, pek cok diger endüstriye gelir sagliyor olmasi nedeni ile ciddi sekilde elestirilecek ve kotulenecek ama cok mantikli temellere dayanan bir belgesel. orta amerikayi incelediğinizde ucu bucağı olmayan misir tarlalarini gorebilirsiniz, butun bir ulke bu kadar misir patlatip film izliyor olamaz, tabiki de bu misirlar seker uretiminde kullaniliyor ve hemen hemen her şeyde misir sekeri var cunku normal şekere gore maliyeti cok daha az, simdi her kim ki bunun zararli oldugunu soylerse tabiki de aforoz edilecektir.
  • ketojenik ve gaps diyetlerinin nasil isledigini bilmeyen insanlarin anlamasinin guc oldugu belgesel. genel mantigi kisaca bagirsaklardan baslayan iyilesme diye ozetlersek yanlis olmaz sanirim. yillarca vucudun cop/ogutme makinasi olarak gordugumuz bagirsaklarin aslinda oyle olmadigi, beynimizden bilmem kac kat daha fazla noron iceren muazzam bir organ oldugu ve vucudu beyinle beraber yonettigi ortaya cikali cok zaman olmadi zira. hal boyle ve vucudumuz iki adet beyin tarafindan yonetiliyorken, bu iki beyin arasinda herhangi bir sebeple olusan iletisim bozuklugu, sinyal gonderememe ya da bagirsaklarda olusan bozulmalarin tum hastaliklarin sebebi oldugu ortaya cikti, iste ketojenik ya da gaps diyeti de iki beyin arasindaki iletisimi bozmayacak yiyecekler uzerine kurulu. mesela bagirsak florasini tamir eden ender yiyecek kemik suyu gibi. belgeselde de bolca kemik suyu vardi bu yuzden. ve de mesela onemli probiyotik olan kefir. (diger sut urunleri bu diyetlerde yok) velhasil kelam, kronik hastaligi olan insanlar bu yontemle iyilestiler ki hic sasirtici degil. en dibimde her diski tecrubesinde kanlar icinde kalip, bagirsak iltihabinin hasini geciren arkadasin, 10 gun kemik suyu icerek kanamayi durdurdugunu gordum ya, daha da bir sey diyemem. seker, gluten vs zaten yok diyette. onlar elde bir diye belirtmiyorum. diyecegim o ki, konvensiyonel tibba inanip kutu kutu ilac yutacaginiza ketojenik diyet ve kemik suyunun sifasindan yararlanin. bol yesillik, kereviz suyu,avakado ve sebze de ihmal etmeden tabi.muhtesem belgesel olmus. anlatilan her seyin bilimsel dayanagi var, okuyup arastirmaniz lazim. zira 1.5 saatte teoriyi anlatmamislar, pratikte nasil isledigini ve sonuclarini paylasmislar. sadece otistik olan kizla ilgilenen bir uzman var sanirim, konusma terapisi anlaminda. o biraz daha sureci hizlandirmis olabilir. kendi kendinizi tedavi etmenin sirrini filme dokmus insanlar. daha ne istiyorsunuz diyoring. ketojenikle kalin.
  • otizmli bireylerde beslenme şeklinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir belgesel.
  • netflix'te mucize ilaç adıyla yayınlanan ve ketojenik beslenmeyi; daha doğrusu aslımıza uygun beslemeyi anlatan belgesel.

    astımı olan bir kadına, tüm ailesi hastalıkla boğuşan ve annesi gibi alzheimer olmaktan korkan başka bir kadına, otizmli küçük kızları bazen günde 50 kere epilepsi nöbeti geçiren bir aileye ve 70'li yılarda hiçbir kronik hastalık göstermedikleri halde bugün diyabet, kalp hastalığı, yüksek tansiyonla boğuşan avustralya yerlilerinden oluşan farklı gruplara 2 hafta boyunca beslenme düzenini değiştirmelerini ve sadece yüksek protein ile sağlıklı yağ içeren yiyecekler tüketmelerini öneriyorlar. bunu da sağlıklı ve olabildiğince doğal sebze ve et kaynaklarıyla yapmaları isteniyor.

    sonuç nedir diye merak ediyorsanız, belgeseli izlemeniz gerek.
  • netflixte mucize ilaç ismiyle geçen ve bu konuya meraklı biri olarak ilgimi çeken bir belgesel. otizmli çocuklar üzerindeki etkisi özellikle hayran bıraktırdı ancak süreci bilimsel dayanaklarla daha sağlam destekleselerdi daha etkili olurdu diye düşünüyorum. bunun için süre düşünülmüşse seri şeklinde olsaydı soru işareti bırakmadan izlettirirdi kendini. kısaca izlenmeye değer bir belgesel
  • beni that sugar’dan daha çok etkilemiş, izlemesi keyif veren ve orada izlediklerimden yola çıkarak yaptığım okumalar sayesinde senelerdir yaşadığım sorunların besin kaynaklı olduğunu keşfetmemi sağlamış belgeseldir.
  • son birkaç yıldır izlenecekler listemde olduğu halde ancak bugün vakit ayırıp izleyebildiğim sağlıklı beslenme temalı belgesel.

    dilimizde aralıklı oruç olarak yer bulan intermittent fasting halihazırda hayatımda olan bir beslenme biçimi. bu beslenme düzeninin the magic pill'e de konu olan ketojenik diyet ile desteklendiğinde enfes sonuçlar alındığını biliyor ve görüyorum. ketojenik diyet hakkında okumadığım, izlemediğim yerli/yabancı kaynak kalmadı desem yeridir. son olarak bugün de bu belgeselle bilgi birikimimi destekledim. tam zihnimdeki soru işaretlerini göz ardı edip ikna olacak raddeye geliyorum ki kafamı en çok kurcalayan, acayip bilimsel temellere dayanan şu soru en başa sarmama neden oluyor:

    bu yiyecekler insan sağlığına zararlı olsaydı allah yaratır mıydı?

    meyveleri, tahılları, bakliyatları çeşit çeşit yarattığına göre vardır bir hikmeti diyor ve bu tatmin edici belgesele rağmen ketojenik diyet fikrini yeniden rafa kaldırıyoruz.
  • ketojenik beslenmeye geçmek isteyenlerin mutlaka izlemesi gereken belgesel.

    bazıları belgeselde savunulan argümanların bilimsel dayanağının zayıf olduğundan dem vurmuş. onları da böyle alabiliriz: https://fatfiction.movie/

    durum şu ki son 50 yılda inanılmaz bir hızla tamamen karbonhidratlara dayalı bir beslenme sistemine geçtik. hiç gerekmediği kadar karb ve şeker tükettik. her mevsimde her tür meyveye ulaşabiliyoruz. sağlıklı diye pazarlanan tüm o granolaların içinde tonla şeker var. insan ırkı hiçbir döneminde bu kadar çok şeker tüketmemiştir. bu kadar karb tüketmek, isterse kaynağı meyve ya da tam tahıllar olsun sağlığımızı giderek bozdu ve bozmaya devam ediyor.

    işte bu yüzden ketojenik beslenme bir diyet ya da dönemsel bir kilo verme aracı değil. vücudumuzun olması gerektiği gibi beslenmesi aslında. sıkıntı şu ki insanlar kolaylaştırmak yerine zorlaştırmayı seviyor ve bu tip konularda esnek düşünemiyor, alışılmışın dışına çıkmak istemiyor. ketojenik beslenirken hiçbir zaman meyve yemeyeceksiniz diye bir şey yok. önemli olan şunu unutmamak: şeker ne formda olursa olsun size zararlı. bu yüzden de olabildiği kadar az tüketin. meyveyi zararı faydasını geçmeyecek şekilde yiyin yani. mevsiminde ve organik olarak.

    bizzat ülkelerin sağlık sistemlerinin, bize dayatılan diyet listelerinin yarattığı bilgi kirliliği varken doğru yolu bulmak oldukça zor. ama bu belgeselleri izleyerek ve konuyu biraz araştırarak nasıl bir yanılgı içerisinde olduğumuzu görebilirsiniz.

    bence önümüzdeki senelerde bu konuda çok daha fazla uyanış gerçekleşecek. ancak karb ve şekere dayalı beslenme sayesinde zenginleşmiş, gıda endüstrisini avucuna almış büyük şirketler bu gidişatı durdurmak için ellerinden geleni yapacak.

    son olarak https://lowcarbaction.org/ sitesini de ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap