• white man's burden

    take up the white man's burden--
    send forth the best ye breed--
    go, bind your sons to exile
    to serve your captives' need;
    to wait, in heavy harness,
    on fluttered folk and wild--
    your new-caught sullen peoples,
    half devil and half child.

    take up the white man's burden--
    in patience to abide,
    to veil the threat of terror
    and check the show of pride;
    by open speech and simple,
    an hundred times made plain,
    to seek another's profit
    and work another's gain.

    take up the white man's burden--
    the savage wars of peace--
    fill full the mouth of famine,
    and bid the sickness cease;
    and when your goal is nearest
    (the end for others sought)
    watch sloth and heathen folly
    bring all your hope to nought.

    take up the white man's burden
    no iron rule of kings,
    but toil of serf and sweeper--
    the tale of common things.
    the ports ye shall not enter,
    the roads ye shall not tread,
    go, make them with your living
    and mark them with your dead.

    take up the white man's burden,
    and reap his old reward--
    the blame of those ye better
    the hate of those ye guard--
    the cry of hosts ye humour
    (ah, slowly!) toward the light:--
    "why brought ye us from bondage,
    our loved egyptian night?"

    take up the white man's burden--
    ye dare not stoop to less--
    nor call too loud on freedom
    to cloak your weariness.
    by all ye will or whisper,
    by all ye leave or do,
    the silent sullen peoples
    shall weigh your god and you.

    take up the white man's burden!
    have done with childish days--
    the lightly-proffered laurel,
    the easy ungrudged praise:
    comes now, to search your manhood
    through all the thankless years,
    cold, edged with dear-bought wisdom,
    the judgment of your peers.
  • (bkz: rudyard kipling)
    bu siire tepki olarak, e d morel 'black man's burden' diye bir karsilik yazmis. on besinci yuzyildan birinci dunya savasina kadar beyaz adamin yaptiklarini yazmis bu kitapta. ve kole ticaretinden, congodaki soykirimlara kadar pek cok 'burden'ı hatirlamis.
  • şubat 1899'da mcclure's magazine dergisinde yayınlanan, genelde batı toplumunun özelde ise amerikalıların sömürdükleri, sömürerek semirdikleri ülkelerin insanlarını nasıl algıladıklarını manidar biçimde gösteren bir rudyard kipling şiiri. şiirin yayımlandığı dönem, abd filipinler'i işgal etmeye hazırlandığı bir zaman dilimine tesadüf eder. tesadüf falan etmez de tekabül eder işte.

    '-beyaz adamın yükü'nü omuzla
    -soyunun en iyisini yay ortaya
    -senin yeni ele geçmiş küskün halkların
    -yarı şeytansı ve yarı çocuk'

    dizeleriyle batı coğrafyası dışında kalan geri kalmış (bıraktırılmış) halkların gelişmiş (semirtik) batılılar tarafından nasıl anlaşıldığını çırılçıplak bir biçimde göstermektedir. 'yarı insan', "yarı şeytan", 'yarı çocuk' halkların uygarlaştırılması paraadon özgürleştirilmesi için uygar, evrim basamağının en ekmel yerinde bulunan beyaz adamın 'barışın vahşi savaşları (the savage wars of peace)'na dalması çağrısı, kipling'in şahsinda temayüz etmiş batı şahsı manevisinin misyonuna işaret eder.

    kipling'in çağrısı indiana senatörü albert j. beveridge'nin şu sözlerinde yankısını bulur: "the opposition tells us that we ought not to govern a people without their consent. i answer, the rule of liberty that all just government derives its authority from, the consent of the governed, applies only to those who are capable of self- government. i answer, we govern the indians without their consent, we govern our territories without their consent, we govern our children without their consent. i answer, how do you assume that our government would be without their consent? would not the people of the philippines prefer the just, humane, civilizing government of this republic to the savage, bloody rule of pillage and extortion from which we have rescued them? " (albert j. beveridge, "march of the flag," 16 september 1898). türkçesi: "muhalefet bize bir insanın rızası hilafına idare edilmemesi gerektiğini söylüyor. bende onlara şöyle bir cevap veriyorum: "tüm hükümetlerin otoritelerini kendisinden çıkardıkları özgürlük kuralı, idare edilenin rızası ancak kendi kendilerini idare kabiliyetiyle mücehhez olanlara uygulanır. cevap veriyorum, indian'ları (kızılderilileri) onları rızaları olmadan, kendi ülke topraklarımızı onların rızası olmadan, ve çocuklarımızı yine onların rızası olmadan yönetiyoruz. cevap vermeye devam ediyorum, hükümetimizin onların rızasına uyması gerektiği kanısına nasıl ulaştınız? ne yani filipinliler bu insancıl, uygarlaştırıcı cumhuriyetin hükümeti yerine onları kendisinden kurtardığımız vahşi, kanlı yağma düzenini mi tercih edecekler?"

    kipling çeşitli vesilelerle roman, öykü ve şiirlerinde 'deni' halkların 'medeni'leştirilmesi projesini aşkın ve soylu ambalajıyla hakkıyla takdir ve takdis ediyordu.

    http://i2.photoblog.com/…5/46209-1201412871-1-l.jpg
  • ''bizim gencecik cocuklarimiz oraya guvenlik, hizmet goturmeye calisirken barbarlar ve kahrolasi feodaller tarafindan katledilsin, siz hala ezilen 3. dunya ulkeleri diye aglayin!! iliman evinden konusmak kolay tropik gunesinin altinda o yanan joniler, maykillar bizim!'' seklinde ozetlenebilecek 'tanidik' duygulari ifade eden siir.

    tabi ingilizler emperyalist ve kolonyel oldugundan elestirilebilir. ingiliz degilsen, amerikali degilsen, geleneksel anlamda, emperyalist ve kolonyel taniminin icini dolduramiyorsan otomatikman karsina bu iki super gucu aldigindan ayni hadiseyi toprak butunlugu, bol-yonet ekseninden degerlendirmek ve 'bunlari yememek, bu oyunlara gelmemek' gerekiyor. sen adama yol, su, hizmet gotur, pis vahsiler, geri kalmislar seni ve onca yardima elini acmis kendi vatandasini kesmeye calissin. geri kalmis derken tabi ki ingiliz, amerikaliyi keseni demiyoruz, onlari kesiyorsa mucahittir, ozgurluk savascisidir. onlari kesersen okey. yerel merkezi hukumeti kesmeye calisan elbette teroristtir cunku yerel merkezi hegemonya kucuktur global merkezi hegemonya. qed bitch.
  • rudyard kipling’e ait olan bir şiir. beyaz sömürgecilere dair ilahi bir görev fikrini geliştirmek için ırksal açıdan önyargılı bir dil kullanmış olan bu şiir, amerika’daki siyasi makamdaki kişileri ve halkın görüşünü etkilemeyi hedefliyordu. kipling'e göre “beyaz adam” uygarlaştırma sorumluluğunun “asil” yükünü çekerek “en iyi evlatlarını” yaban ellerde helak ederken “kadir bilmez” ve “yarı şeytan-yarı çocuk” ilkeller bunun kıymetini hiç mi hiç anlamayacaklardı. bu şiir, 4 şubat 1899’da london times’da ve ertesi gün de new york sun ve new york tribune’da yayınlandı. bu arada şiirin ilk nüshalarından biri, yayınlanmasından bir ay önce daha yeni new york valisi seçilmiş olan theodore roosevelt’e gönderildi. üzerine şu sözleri yazarak o da cumhuriyetçi senatör h. cabot lodge’a gönderdi: “sana kipling’in edebi açıdan zayıf, ama genişlemeci bakış açısı için iyi bir anlayışı olan şiirin ilk nüshasını gönderiyorum.”

    george orwell bu şiir ve kipling hakkında şöyle demiştir: “kipling, aşırı milliyetçi bir emperyalisttir; ahlaken duygusuz ve estetik açıdan iğrençtir. bunu kabul ederek başlamak ve sonra da neden varlığını devam ettirmektedir, bunu ortaya çıkarmak gerekir.” ( kürşat koyuncu tarafından 10 nisan 2016 yayınlanan yazıdan alıntıdır. bk kursatkoyuncu.blogspot.com)

    şiirden bir dörtlük:

    beyaz adamın yükü’nü al, soyunun en iyilerini gönder
    git, çocuklarını sürgüne mecbur kıl, esirlerinizin ihtiyaçlarını karşılamak için;
    ağır koşum takımları altında beklemek için, çırpınan vahşi halkın üzerinde-
    henüz yakaladığın asık yüzlü insanların, yarı şeytan ve yarı çocuk.
  • 'beyaz adamın yükü' adlı bu şiire, dört beyaz adamın omuzladığı siyah adam idi amin bambaşka bir boyut katmış.
  • ve beyaz adam ağır yükler altında eziliyordu..

    “tanrı’nın ışığı”nı aşılamak üzere yola çıkan misyonerlerle başlayıp, “ulus inşası” girişimlerine, “ihmal edilmiş halkları uygarlığın nimetlerinden yararlandırma” çabalarına yani “kalkınma söylemleri”ne, oradan da “doğal zenginliklerin insanlığın hizmetine sunulması” retoriğine dek uzanan uzun uzun bir yolda bütün "yük" onun sırtındaydı. insanlığın esamesinin okunmadığı yüzler, vahşi ve saldırgan yığınlar, sinek gibi üşüşmeler, sürüngen gibi yaşamalar, sürekli üreyip çoğalan et yığınları gibi zoolojik terimlerle betimlenen halkların "yük" olma süreci oldukça eskidir.
    15. yüzyıl boyunca “yerlilerin insan mı, yoksa insan-altı bir mahluk -belki de hayvan- mı olduğunu tartışan avrupa “hümanizma”sı sonunda onun insan, ama (önce tanrı’nın inayetine, sonra da uygarlığın nimetlerine erişemediği için) “noksan/kusurlu” insan olduğuna hükmetti. dolayısıyla; insan olmayanın itlafı ne kadar “mubah” ise, “insan olan’ın uygarlaştırılması da o denli “soyluca” kabul edilir oldu.
    kipling’in bahsettiği “beyaz adamın yükü” de budur: dünyanın geri kalanını uygarlaştırmak, onlara demokrasi götürmek, medeniyet aşılamak..
    bu, kanlı ve bitimsiz yayılma, sömürgeleştirme, bağımlılaştırma ve asimilasyon tarihidir. devam etmektedir.
hesabın var mı? giriş yap