• insan evriminin en eski ve insanın hep derinlerinde içgüdüsel olarak saklı tuttuğu aktivite.

    bu hafta uzun bir süreden sonra ailecek doğayla baş başa kaldık. bugün 3. akşamımız ve etraftan topladığım çalı çırpı, odun ve kuru otlarla şahane bir ateş yaktık. görsel

    normalde çocuklar bireysel takılır fakat ateşin yandığını görünce istemsizce başına toplandılar. kurumuş ağaç dallarının çıtırtısında, yükselen alevlerin sıcaklığının hissedilmesiyle terapi boyutuna geçiyor insan.

    ateşi yakmış olmanın inanılmaz bir özgüven ve motive edici gücü var. bir anda sahipleniyorsun ve ortaya bir eser çıkarmış gibi haklı bir gurur yaşatıyor.

    modern insanlığın keşmekeşi unutuluyor ve hep içimizde varolan ilkel insani duygular ve hazlar ön plana çıkıyor. farklı şeyler konuşturuyor insana. çocukların dahi bakış açısı ve psikolojisi değişiveriyor.

    normalde telefon, tablet, bilgisayar muhabbeti yapan çocuklar; yanan ateşin başında akşama ne yiyeceğiz?, etrafta yabani hayvan var mıdır?, ateş sönerse bir daha yakabilir miyiz? gibi avcı toplayıcı moda giren sorular sormaya başladılar.

    doğanın gücünü, en derin ve ilkel insani duyguları hissetmek ve farklı bakış açıları kazandırmak için ateş yakmak gibisi yok diyebilirim.
  • "ardından varoluşun şimdiye kadarki en korkunç trajedisi başladı: emekleyen hasta bir adamla topallayan hasta bir kurt, ıssızlığın ortasında ölmekte olan gövdelerini sürüklüyor ve birbirlerinin canını istiyorlardı."

    jack london her zaman yaptığı gibi yaptığı betimlemeler ile kitabın içine sokmayı başarıyor. kitabı okurken karakter ile birlikte bende üşüdüm, titredim, açlık çektim ama aynı zamanda yaşam mücadelesi vermeyi bırakmadım. bazen yaşama mücadelesi ve hayata tutunma azmi galip gelip hayatımı kurtardım, bazen de vahşi yaşama yenik düştüm ama her zaman kitabı okumaktan inanılmaz bir keyif aldım.
  • çakmak taşı bitmiş ancak içinde gaz olan çakmak ile çakmak taşı olan ama gazı bitmiş çakmağı öbüştürerek yaptığınızda müthiş oluyor. yeni çakmak 1,5 lira, mağara adamı gibi hissetmek paha biçilemez.
  • cocuklugun en buyuk eglencelerinden biridir.bi de naylon torbalardan mesale yaptin mi soole ciz ciz dokersin alev toplarini yerlere, daha da yayilir ates.aranir atese atilcak ve patlamaya meyilli seyler.mesela ampul, ya da ayresol kutusu.beklersin dort gozle patlasin diye.sonra unutursun,gozler dalar atesin icine.iste o an patlar o seyler bizi korkutarak. is kokar ust bas bi de.
  • "olu olmesi" gibi bir sey bu. ates olusturmak, yapmak falan da egreti duruyor. valla yerine ne koyulur bilemedim sindi.

    (bkz: yerine koyamam)
  • cakmak, kibrit, lav makinasi, odunlari birbirine surtmek ya da kirmizi bir ejderha yardimiyla, bir grup odunu, komuru tutusturmak; karbonu isiya cevirmek.**
  • jack london öyküsü için: (bkz: to build a fire /#146299044)
  • kalabalik insanlarla beraber yakilmasi muthis haz verir. ates yakilmadan once grupca odun vs toplanir. toplanan odunlar parcalanir ve ardindan insan kendini denize birakip evinin yolunu tutar. bu gecen sure icerisinde ates basinda ne yiyilip icilecegi tartisilir. bu tartisma, markette de devam eder. alinan nevaleler ile sahile gelinip ates yakilir. sonrasi malumunuz...
  • beni aşırı rahatlatan eylem. yakmaya da izlemeye de baylıyorum
  • jack london'ın etki derecesi hayli yüksek ve kıskanılası öyküsü. alaska'da geçen öyküde, doğa ile insan, akıl ile yine doğanın önüne geçilemez şartlarının tüm nüanslarıyla yansıtılması... ayağı suya girip donan ve sonrasında onu ısıtmak için bir ateş yakan adam, ne yazık ki tüm gayretlerinde hezimete uğrar. başarılı tasvirlerle bir solukta okunan eserde, kahramanımızın donarak ölmesi ve ona eşlik eden köpeğin, ölümün soğukluğunu soluyup uzaklaşmasını görürüz.
hesabın var mı? giriş yap