• martinik* dogumlu, fransiz vatandasi, zenci, marksist, sair ve oyun yazari bir insan olup; frantz fanon`un frankofon edebiyatina izdusumudur. kolonicilerden arinma surecinin* en onemli dusunurlerinden birisidir. avrupa menseeli irksal, dinsel, kulturel yapilari ve onyargilari cozmeye verdiigi ugraslar yuzunden yapibozumcu; bu yapibozumdan urettigi barissever mesajlar ile de humanizmaya katki bulunmasi acisindan da humanist damgasi yemistir. bu acidan yapi-bozan bir humanisttir.

    william shakespeare'nin the tempest* adli oyununu une tempete olarak yeniden yazarak, mitlestirilmis afrika karakterini* somurgecilige karsi konusturarak dekolonizasyon surecinde onemli bir yer edinmistir. amerika'daki harlem renaissance denilen akima ve yerel renkler hareketine*'a da goz kirpmasiyla, kuresel bir afrika hareketi gelistirmeye calismissa da, esas olarak somurgecilige ve somurgelicigin kolektif insan bilincine ve kulturune verdigi zarar uzerine yogunlasmistir.

    ikinci dunya savasindaki kiyimlari, kolonizmin avrupa'yi olusturan degerlerden biri olmasiyla aciklamistir, ve en sonunda otekine olan nefret kendi kendini yok etti demistir. cesaire'ye gore, ulusal kimlik ve tarihbilinci somurgecilerden arinma surecinde elzem adimlar olup bir topluma birlik asilamalarindan dolayi desteklenmesi gereken kavramlardir. fanon gibi kulturel birlikten bahsedip, dogdugu topraklardaki "insaniyeti" goremedikleri veya anlayamadiklari icin fransiz ve ingiliz yazarlarini tarih onunde mahkum etmistir. bati'nin ve burjuvazinin somurgecilik ve proletarya gibi iki sorunu hala cozemedigini ve cozme kanallarina da sahip olamadigini, cunku bunlari cozmenin isine gelmedigini vurgulamasiyla doneminin kotumser ruhuna uygun davranmistir. yazdiklarinin cagdaslarindan bir eksigi yoktur, nobel almamasi da eksiklik olmamistir-- zira boylece sivri dilini her daim koruyabilmistir.
  • (bkz: negritude)
  • "ama daha yeni şekilleniyor, insanın eseri
    tutkusunun kavuklarında gizlenen şiddeti
    yok etmek tamamen, kalıyor yine insana
    hiçbir ırkın tekelinde değildir güzellik,

    ne zekâ, ne de güç,
    herkese yer vardır,
    zafer randevusunda."

    "aimé césaire, “at the rendezvous of victory”, çev. c.l.r. james.

    david barsamian, "edward said:kültür ve direniş-david barsamian'la konuşmalar", çev:osman akınhay, agora kitaplığı, 2009, sayfa:10
  • sömürgecilik olgusunu ten rengi noktasında ele alır.
  • tanım: 1913 yılında martinik'te doğmuş şair.
    martinik adası "karayip tipi sömürge" adasıdır.
    yani yerel halkı tamamen afrika kökenlilerden oluşturulmuştur.
    cesaire, 1930'larda afrika kökeniyle yüzleşir. bu durum onu çok etkiler. şiirinin ana teması sömürge karşıtlığıdır. söylev'i ile ünlüdür.
    şiirleri de söylev'i de oldukça serttir.
    bu dizeleriyle adeta beyaz adam olmanın farkını haykırır:
    " üye yapın beni onun kanından
    emanetçi yapın onun hıncından
    benden beni bir bitiş adamı yapın
    bir başlama yapın benden beni
    bu cellatlardan yapın beni
    işte böğrünü sarmak lazım yiğit bir adam gibi"
    batılı hümanist(!) filozof (bkz: ernest renan) şöyle der:
    "çin ırkı işçi ırk olarak yaratıldı, toprağı işleğen ırk ise zencilerdir, avrupa ırkıysa efendi ve askerdir."
    cesaire, ernest renan ve benzerleriyle hep mücadele etti.
    hitler dönemini de gören cesaire'ye göre beyaz adamın yaptıkları hitler'den aşağı kalır değildi. ona göre hitler'i hitler yapan beyaz adamın yaptığını beyaz adama yapmasıydı.
    edit:hata düzeltildi.
  • "... beni anlamayacak olan, kaplanın
    kükremesini de anlamayacaktı."
  • "kimse masumca sömürgeleştirmez, kimse cezayla karşılaşmadan sömürgeleştirmez; sömürgeci bir ulus, sömürgeciliği -ve dolayısıyla kuvvet kullanımını- haklı gören bir uygarlık zaten hasta bir uygarlıktır; normalde hastalıklı olan bu uygarlık , kaçınılmaz bir biçimde, bir sonuçtan diğerine, bir inkârdan diğerine doğru ilerlerken, hitler'ini çağırır, yani cezasını" discours sur le colonialisme, s. 14.

    aime cesaire tarafından 1950'de yazılan bu cümlenin çarpıcılığı, nazilerin 20.yy'ın ortasında avrupa'nın ortasında gerçekleştirdiği soykırım vahşetinin, batı tarihinin bir kazası ya da sadece bazı kişilerin/milletlerin ırkçılığıyla sınırlı anomalik bir istisna olmayıp tam tersine ırkçılığın batı düşünsel tarihinin yapısal ve ayrılmaz bir parçası olduğunu ve batı tarihine içkin olan sömürgecilik, köle ticareti ve emperyalizmle doğrudan ilişkili olduğunu göstermesinde. bir siyah filozof olarak aime cesaire şunu söylüyor aslında: hitler'in yaptığı, sömürgecilerin yüzyıllardır siyahlara uyguladığı sömürgecileştirme yöntemini beyazlara uygulamasından ibaret! bir başka ifadeyle, beyazları nazi soykırımı konusunda ayağa kaldıran, emperyalist beyazların siyahi halklara yaptığı toplu katliam, işkence, tecavüz ve ırkçılık gibi zalimlikleri beyazlara yapması oldu diyor.

    buradan çıkan anlam, holokosta yol açanın, siyahlara yapılanlara yönelik suskunluğun, kayıtsızlığın bizzat ta kendisi olduğu gerçeği. hani o meşhur fıkrada biri ermeni, biri kürt ve biri türk, üç arkadaş erik bahçesine erik araklamaya giriyordu da bahçenin türk olan sahibine yakalanıyorlardı hani. bahçe sahibi türk ve kürt, müslüman oldukları için önce ermeni'yi dövüyor, ardından milletdaşı olan türk'ü ayırıp kürt'e girişiyor ve derken en sonunda da eriklerini çaldığı için türk'ü dövüyordu. üçü de bir güzel sopa yiyen arkadaşlardan diğer ikisi ne diyordu: biz başta ermeni'yi dövdürmeyecektik. aime cesaire'in beyazlara söylediği de bu: siz başta siyahları dövdürmeyecektiniz!
hesabın var mı? giriş yap