794 entry daha
  • donny'i oynayan karakterin, gerçek olayı yaşayan kişi olduğunu öğrendiğimde aklıma gelen tek şey "donny hala ilgi çekmeye çalışıyor" oldu. sanırım kendini afişe ederek, "martha bana yine kafayı takar mı acaba?" diye niyetlenmiş.
  • hayatımda ilk defa bir oturuşta bitirdiğim dizi. gerçi bunun mini dizi olmasından da kaynaklanıyor. hayatımdaki en güzel dizi mi? tabikide değil, fakat bir oturuşta izlenecek kadar sardığı ve merak uyandırdığı aşikar. başarılıydı.

    diğer yazarlar gibi beni midemi bulandıracak kadar rahatsız etmedi açıkcası. a serbian film izlemiş olanlar bilir, çok daha kötüsünden sağ çıktık bu biraz fos kalıyor.

    --- spoiler ---

    valla ben bol bol donny' e sövdüm. yer yer bize bunları neden yaptığını açıklasalar da, polise zamanında gitmemesi, gerekli infoları vermemesi ve hata üstüne hata yapıp bunu da bilinçli bir şekilde yapması çoğu zamanda, onu bu sondan kaçınılmaz hale getiriyor. donny, sen bu yarrağın altına biraz da kendin yattın dostum.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    dizi için eşcinsellik propagandası yapıyor diyenler diziyi neresiyle izledi çok merak ediyorum. bayağı bayağı yetişkin bir insanın travma sonrası stres bozukluğu ile cinsel kimlik/yönelim ile ilgili bunalımını eşcinsellikle bagdaştırmak absürt. eşcinselliği travma sonrası edinilen bir şeymiş gibi lanse ettirmeye çalışan tipik çiğ zırvalıklardan biri.
    ayrıca diziden sonra bunalıma girdim diyen kişiler nasıl bir fanusta yaşıyor çok merak ediyorum. her gün çok çok daha kötü şekli ile yaşananların olduğu bir ülkede/dünyada yaşıyoruz.
    martha karakterini canlandıran jessica gunning'in oyunculuk performansını beğendim 5/10 bir dizi-drama.

    --- spoiler ---
  • psikolog şule öncü'nün tavsiyesini görmemle not alıp geçenlerde açtım bunu. konu ya da türü hakkında bilgim yoktu, hatta film sanıyordum. açmamla tüm bölümleri bitirmem bir oldu.

    başından geçmiş gerçek bir olayı hem yaz hem oyna, hem de haksız olduğuna kanaat getirilmesine müsait bir iş çıkar. valla bravo richard gadd.

    her an her yerde -elbette farklı dozlarda- yaşanabilecek bir ilişki türünü ele almış dizi. çok uzun uzadıya yazmayacağım, (yine de kendimden o konuda emin değilim), amacım tahlil yapmak değil (ona da söz veremem). sadece birkaç anahtar şey dikkatimi çekti. ve diziyi izlemeden 3-4 gün önce alakalı bir şeyler karalamışım tesadüfen burda, tahammül etmek başlığında, (bkz: 163979647), o da bir etki yarattı buraya gelmeme.

    spoiler başladı

    martha ve donny, ikisi de klinik vaka. o çok belli. ikisi de tedavilik. ama martha manipülasyona daha açık olan taraf. donny, görece muhakemesi yerinde ve kontrolü sağlayabilecek olan taraf. böyle bir tabloda bir suçlu aramamız gerekirse (mevzunun mahkemede bitmesi nedeniyle bu tabiri kullandım) bu martha olmamalı. birincisi, suçlanma muhakeme sağlığıyla ilgili bir şey. ve martha bu konuda yardıma muhtaç çok belli. katliam yapan adamı bile mental problemleri kesinleşirse hapse değil tedavi olmaya gönderiyorlar. suç düşüyor çünkü orada. dolayısıyla suçluluk diye bir şey kalmıyor. ikincisi, martha hiçbir şeyi durup dururken yapmadı. sadece hezeyan yoktu yani ortada. hezeyanı harlayan gerçekler vardı. ister vicdan mahkemesi kur, ister kendi yöntemlerinle direkt idam et, ister ilgili makama dilekçe yazıp suç duyurusunda bulun. fark etmez. haksızlık var.

    donny'nin martha'yı ilk gördüğünde acıyıp ona bir sıcak çay ısmarlamasında sorun yok. onunla başta şakalaşmasında bir sorun yok. birkaç kez çıkmalarında da sorun yok. ama ilerleyen etaplarda, martha ona duygularını açmaya başladığında “-mış gibi” ne reddedip ne reddetmemesinde, bir sıcak bir soğuk davranmasında sorun var. istemediği, içinde hissetmediği bir şeye tahammül ve onu idare etmesinde sorun var. kesin çizgi çizmemesinde sorun var. yalanla geçiştirmeye çalışmasında sorun var. oyuna katılıyormuş gibi yapmasında sorun var. martha'nın “belalı” geçmişini görüp ona göre bir aksiyon almamasında sorun var. elbette donny de bunların bir çoğunu travmatik geçmişi nedeniyle yapıyor, ama bu, hikayedeki edilgen olmayan, yönlendirici tarafın o olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    mental durumu nedeniyle doğru yönetememesi, gerçek şeyler hissetmediği anlamına gelmez martha'nın; üzülmeyeceği, kahrolmayacağı; insanlardan asgari ihtimam beklentisinin olamayacağı, bunu hak etmediği anlamına gelmez. “deliliği” belli ki çocukluğunda yaşadığı şeylerle baş etmenin bir eğlenceli maskesi ve arada onu düşürüyor: kızıyor, bağırıyor, saldırıyor, takıntı yapıyor. çocukken yanından ayırmadığı oyuncak reindeer'ine çok benziyor diye aşık oldu ya zaten donny'ye..

    suçlu değilsin martha. ileri seviyede obsesif, manic, sınırda ve histerik olabilirsin. ama suçlu değilsin. sen suçluysan ben de suçluyum. şu da suçlu. bir diğeri de.

    donny'i de suçlayamıyorum. bugüne dek başkasının gözünde bir donny olup olmadığımı bilmiyorum, hiç sanmıyorum, ben de karşılaşmadım öyle bir modelle ama insan, ilişkilerde bazen içine düştüğü şeyin nereye gideceğini göremez ya da görmek istemez. yahut doğru bir şey yapıyorum sanır ama eylemlerinin dizginleri mantığının değil ihtiyaçlarının elindedir. yahut öyle sıkılmıştır ki hayattan, yanlış anlaşılma pahasına karşısındakinin -normalde karşılıklı olmayan- coşkusundan, övgüsünden pay almak, yararlanmak istemiştir. yahut kendisiyle ilgilenen kişiyi hayatında tutarak kafasını meşgul etmesi, ona geçmişteki ya da andaki acıtıcı bir şeyleri unutmasında yardımcı oluyordur... tıpkı donny'nin martha'ya yaptığı gibi.

    görüldüğü üzere martha'nın değil donny'nin davranışını justify etme, mantığa bürüme refleksine kapılıyorum. onu suçlamadan önce onda aklanma potansiyeli arıyorum, ya da bir “hafifletici sebep”... çünkü hafifletici sebep suçlu olanda akla gelebilecek bir olgu: “yaptı ama bir sor, niye yaptı?” martha ise o klinik, patolojik ölçüsüzlüğü çıkarıldığında neredeyse “herkes” konumunda. yani masum.

    şimdi tutup da, martha'yı savunup onunla daha çok empati yapıyor, demek ki izlerken kendini hiç donny yerine koymuyor, demeyin. birincisi size ne ayol, ikincisi tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da. hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. bütün iş tahir'le zühre olabilmekte, yani yürekte, yürekte, yürekte. bilmem cevabı aldınız mı. ayrıca daha ne kadar empati yapayım adamla!! (durduk yere mevzu çıkarmak böyle bir şey mi?)

    konunun mahkemede bitmesi tetikledi beni. bir yargılama var, suçlu-suçsuz. ne oluyoruz canım? ha, illa bir tanesinin, elinden tutulup “oyunu kuralına göre oynamadın” diyerek kapı dışarı edilmesi gerekiyorsa, bu martha değil. bunu biz, olaylara dışarıdan bakabilmiş bir göz olarak, evrensel adaletin sahip olabileceği türden bir kuşbakışı görüyle anlayabiliyoruz. mahkeme ise, donny'nin manipülasyona çok açık olan bir durumu kendi lehine yansıtmasıyla bakabiliyor olaya. ve ne oluyor? hikayenin sonunda martha 9 ay cezaya çarptırılmadan önce mahkemede 3 ayrı suçtan yargılanıyor ve baby reindee'sini mırıldanırken ağlayarak suçlu olduğunu kabul ediyor.


    - stand up, ms scott. you are charged with the harassment of mr donald dunn. are you guilty or not guilty?

    - guilty.


    donny bir bar köşesinde en nihayetinde bitik, salya sümük anlıyor: hayır, suçlu değilsin, martha. hiç olmadın.

    spoiler bitti.
  • eğer daha önce sapığınız olduysa başrol ile çokça empati kurabileceğiniz dizi.

    stalklanan kişinin psikolojisini çok başarılı bir şekilde yansıtmışlar.
  • ünlü olmak için s2lene kadar uğraşan* başarısız bir komedyenin hayat hikayesini anlatan dizidir. neyse, bu önemli değil şu an.

    evet arkadaşlar, gerçek hayattaki martha yani fiona harvey'in piers morgan'la yaptığı röportajı an itibarıyla yayında: https://www.youtube.com/watch?v=mk-isqxd_qw

    edit: şu an 320.000 kişi izliyor. daha ilk gösterim. 5 dakika önce başladı. (22:05) 400.000 (22:15) 455.000 (22:25) 505.000 (22:40)

    şu yorum kopardı:
    piers releasing a book in five years: “it all started with an interview on my show, i just wanted to give her a chance.”

    --- spoiler ---
    kadın, piers'ın sorularına evet/hayır cevapları vererek hiç hapse girmediğini, ona 40.000 mail atmadığını, onu hiç otobüs durağında beklemediğini ve diziyi hiç izlemediğini söyledi.
    --- spoiler ---
  • (fiona'nin piers morgan'in programına çıktığı youtube yayınını anlik çeviriyorum.)

    piers morgan'in programında daha 15. dakikadayız ama iki tane bomba atıldı.

    binlerce email ve diğer binlerce mesaj, vs'yi richard'in kendisine gönderdiğini iddia etti.
    ki bir an “oha, olabilir,” diye düşündüm.

    ikincisi de piers fiona'nin yaşını sorduğunda ona “58'im, senden bir yaş küçüğüm,” dedi.
    ahahaha, dersine calismis da gelmiş, diye düşündüm, allah affetsin.

    bu arada hapse hiç girmediğini söyledi ki, kayıtlarla doğrulanabilir olacağında anlaştılar.
    ancak kendisi soyadını değiştirmiş, çünkü double-barrelled soyadı kullanıyormuş (anne ve babasının soyadlarının kısa cizgiyle birlestirilmesiyle oluşuyor.)
    annesinin soyadını çıkarıp sadece harvey olarak değiştirmiş. ancak buna rağmen kayıtlar kontrol edilebilir.

    ayrıca pub'da bir şamata grubu gibi olduklarını, o yüzden tweet'lestigini soyledi (18 adet.) richard'in stand up şovuna bir kez gitmiş.

    dizide fiona'nin laura wray'e yönelik onceki stalk girişimi de işleniyor. hatta fiona'nin ceza aldığı belirtiliyor. bu sadece bir uzaklaştırma kararından ibaretmis. herhangi bir duruşma ya da ceza olmamış.
    öte yandan, fiona, yine bombayi attı: richard'ın bu habere ulaştığını (ki dizide de var bu sahne) ve sonrasında da bunu kendi lehine kullandığını belirtiyor.

    yüzlerce sesli mesajlar konusunu piers yine sordu: fiona, “bundan şüphe ederim,” dedi. piers sıkıştırınca “beni kayda almış olabilir,” dedi.
    sonrasında da “bunlar doğru olsa bile ben hapse girmedim,” dedi.

    richard'in kiz arkadaşına saldırmamış.

    ama şu an piers bayağı köşeye sıkıştırdı: belli ki bazı şeyler göndermiş ama kabul etmek istemiyor gibi.

    richard'a ve netflix'e dava açacağını söyledi. onca şeyi göndermiş olsam dava açmazdım dedi.
    piers “eğer kayıtlar senden geldiğini doğrularsa ne olacak?” diye sorunca “bu netflix'le olan davayi etkilemez,” dedi.

    richard'a gönderilen 106 mektup konusu da açıldı: 1 mektup gönderdiğini söylemişti. diğer 105'ini kendisinin göndermediğini söyledi. piers “eger richard 106 mektubu mahkemeye sunarsa ne olur?” diye sorunca “taklit etmiş olabilir, mahkemede el yazısı uzmanı olur o zaman,” dedi.
    6 farklı e-posta adresi varmış.

    “perdeleri asmak,” konusu gerçekmiş. söylediğine göre richard “evine gidelim,” demiş ama bu, “sevgilim var,” demiş.

    piers fiona'nin masum ya da yalanci olsa bile netflix'in hikayeyi doğrulamadan “gerçek bir olay” olarak yayımlanmasının yasal yükümlülüklerini yerine getirmediğini söyledi.
  • hikayenin özeti: tanımadığınız insana yağmurlu havada su vermeyin.
  • zeytinburnu çocuğu, sinefil tüpçü hasan abinin yorumları için sizleri buraya alalım
hesabın var mı? giriş yap