2654 entry daha
  • vatanın babası / publius aelius hadrianus

    beş iyi imparator'dan biri olarak kabul edilen ve 117–138 yılları arasında hüküm süren publius aelius hadrianus, selefi olan traianus gibi ispanyol kökenli bir romalıdır. aslına bakılırsa iki adam akrabadır ve hadrianus babasının ölümünün ardından, henüz 10 yaşındayken traianus'un himayesine verilmiştir. bir zaman sonra yani 24 yaşına geldiğinde ise hadrianus, hamisinin yeğeninin kızı olan sabina ile evlenmiş ancak bu, duygusal yakınlık ya da anlaşmazlıkların olmadığı, geleceğin müstakbel imparatorunun dönemin ruhuna uygun bir şekilde pozisyonunu güçlendirmesi adına kurulmuş bir akit / consensus olmuştur. nitekim yakın aile bağları hadrianus'u güvenilir kılmış ve tahta çıkmadan evvel, traianus'un üç önemli savaşında da (ikinci daciae savaşı'nda kurmay subay, üçüncü daciae savaşı'nda lejyoner komutanı ve parth savaşı sırasında suriye valisi ve başkumandan olarak) yer alarak tecrübeli bir general ve devlet adamı olarak rüştünü ispatlamıştır. ancak hadrianus'un princepsliği yine de şüpheyle karşılanmış ve iktidarının başlangıcı yılı olan 117, generaller komplosu adıyla da anılacak olan kanlı bir mücadeleyi de beraberinde getirmiştir.

    imparator traianus'un ani ölümün ardından hadrianus'un praetor praefectusu, yeni imparatora karşı komplo kurmak ile suçladığı traianus'un önde gelen komutanlarından dördünü tutuklamış, suçlu bulmuş ve idam etmiştir. maktullerin iddiası, hadrianus'un belirlenmiş bir halef olmadığına yöneliktir ve aslına bakılırsa savlarında haklılık payı da söz konusudur. zira sabık hükümdar ölmeden evvel herhangi bir kişiyi varis olarak ilan etmemiştir. lakin hadrianus, son imparatorun vesayeti altında olması bir tarafa, aynı zamanda onun gözdesi, evlilik bağıyla yeğeni ve doğu'nun başkumandanı konumundadır ve mezkur olgular, zımnen de olsa hadrianus'un müstakbel hükümdar olması gerektiğine işaret etmektedir. bununla birlikte, resmi ilan ve imparatorluk mührünün devri güya traianus ölüm döşeğindeyken gerçekleşmiş ve törene yalnızca traianus'un karısı, praetor praefectusu ve imparatorun kişisel hizmetçisi (olayın hemen akabinde şüpheli bir şekilde ölmüştür) tanıklık etmiştir. bütün bunlara ek olarak, veraset belgesi traianus'un değil, eşinin imzasını taşımaktadır.

    kuşkusuz yeni imparator, kabul görmek adına bir hayli efor sarf etmek zorundadır ve başkente ulaşmadan evvel neredeyse bir ayını ordunun desteğini kazanmak adına sınır lejyonlarının arasında geçirir. akabinde ise bir cömertlik sağanağı başlar: askerlere ve roma'daki ayaktakımına büyük bağışlarda bulunulur. yeni bir imparatorun tahta çıkması üzerine dağıtılan bahşiş yani taç giyme altını italya'da tedavülden kaldırılırken, eyaletlerde ise miktarı düşürülür. bu gelişme birtakım homurdanmalara yol açsa da, 225 milyon denarii gibi dikkat çekici bir meblağa ulaşmış devlete olan borçların tümünün silinmesiyle birlikte çatlak sesler kesilmiş olur.

    hem komplocuların art niyetlerinin hem de imparatorun endişelerinin köklerinin, traianus'un ölmeden evvel doğu'da yaşadığı askeri dağılma ve yeni imparatorun gelecekteki yönüyle alakalı ordu komutanları arasında ortaya çıkan derin bir ayrılıkta yattığı neredeyse kesindir. hadrianus ise selefinin aksine çekilmeye ve toparlanmaya, dahası bu politikayı ebediyen imparatorluğa yerleştirmeye karar vermiş durumdadır. traianus'un izlediği siyaset ile mahmisinin arasındaki karşıtlık bundan daha köklü bir farklılık arz edemezdir. her ikisi de ideolojik saiklere sahip olsa da, savaş ve fethin altın günlerine dönmeye yönelik bir çabaya denk düşen traianus'un tasavvuru, geleneksel roma emperyalizmin bir yansımasıdır; oysa hadrianus, yeni gerçeklikleri anlamlandırmaya ve imparatorluk için yeni bir model kurmaya çalışan bir radikaldir. bu noktada belirleyici olan faktör belki de hadrianus'un daha evvel bir eyalet valisi olarak görev yapmış olmasının altında yatmaktadır. keza ispanya'da büyümüş, kariyeri boyunca gallia'yı, germania'yı, balkanlar'ı, küçük asya'yı, levant'ı ve mezopotamya'yı dolaşmıştır. onun için italya, imparatorluğun pek çok eyaletinden yalnızca biridir ve geleneksel imparatorluk unvanı pater patriae'ın (vatanın babası) yalnızca roma ve italya'nın değil, imparatorluğun bütün topraklarının koruyucusu ve hamisi anlamına geldiğini tasavvur eden ilk hükümdardır. bütün eyaletleri aynı barış, refah, iyi yönetim, kent yaşamı ve klasik kültür seviyesine yükseltmek; pax romana'nın nimetlerinden faydalanan ve roma'nın değerlerine olan bağlılıkları etrafında birleşmiş halklardan oluşan bir topluluk yaratmak istemektedir. imparatorluk bu sayede içeride güçlenecek ve muhtelif halklar bu şekilde savunma yükünü omuzlamaya daha istekli hale gelecektir. aynı şekilde, artık daha iyi tanımlanmış, istihkam edilmiş ve asker konuşlandırılmış sınırlar bu yolla daha kolay savunulacaktır. hadrianus, uygarlık ve barbarlık farkının daha keskinleştiği, aralarındaki sınırların daha katı ve aşılmaz hale geldiği dikotomik bir dünya yaratmanın peşindedir. hülasa bu, doğal sınırlarına ulaşmış bir imparatorluğa uygun bir tasavvur ve siyasettir.

    hadrianus hükümdarlığının büyük bir kısmını seyahat ederek geçirmiştir. ancak selefleri bunu zaman zaman savaşmak için yaparken o, yönetmek için gezmiştir. bir zamanların yüksek komutanın bitmek bilmeyen enerjisi, her şeyi bizzat görmeye, yerinde değerlendirmeye ve dünyayı yeniden şekillendirmek için gerekli büyük projeleri başlatmaya azmetmiş vizyoner bir devlet adamının, ulus inşacısının, modernleştirici bir reformcunun enerjisine tahvil olmuştur. ilk olarak 129 - 131 arası batı eyaletlerine (rhenania, britannia, gallia, ispanya ve moritanya (bkz: fas)) gitmiş, bilahare ise 124 - 126 yılları arasında küçük asya, yunanistan ve sicilya'yı ziyaret etmiştir. roma'da geçirdiği 2 yılın ardından üçüncü seyahatinde afrika'ya gitmiş, 129-131 yılları arasındaysa doğu eyaletleri turunu tamamlamıştır.

    imparator, gittiği her yerde silinmez izler bırakmış gibi gözükmektedir, zira roma imparatorluğu'nun arkeolojisi günümüzde hala sınırlarda ve büyük klasik şehirlerde kurucu hadrianus'un izlerini taşımaktadır. yaklaşık 10 yıl içerisinde imparatorluk sathındaki tüm ordu ve sınır sistemlerini denetleyen hadrianus için cassius dio; "her şeyi şahsen görüyor ve soruşturuyordu. sadece silahlar, makineler, siperler, surlar ve çitler gibi kampların alışıldık tesisatlarıyla değil, fakat herkesin, hem er olarak görev yapanların hem de subayların kişisel meseleleriyle de ilgileniyordu." şeklinde bir açıklamada bulunmaktadır.

    hadrianus'un geçişinin en açık gözlendiği yerler ise sınırlardaki savunma hatları olmuştur. kaleler, işaret kuleleri ve devriyeler ile denetlenen açık hatlar, yerlerini hendek, çit ve duvarlardan oluşan kesintisiz çizgisel bariyerlere bırakmıştır. britannia'daki hadrianus duvarı, bunların içerisinde en üstün ve en iyi çalışılmış örnektir. newcastle'dan carlisle'a kadar 117 km boyunca uzanan mezkur yapı, her milde bir dikilen yaklaşık 30 kişilik küçük kaleler ve her üçte bir milde yer alan gözlem kuleleriyle, 3 metre kalınlığında ve muhtemelen 4.5 metre yüksekliğinde taş bir duvardan oluşmaktadır. duvarın önünde ise geniş, derin, v şeklinde bir hendek yer almakta ve duvar ile hendek arasında çatallı ve keskin dallardan oluşan bir engel bulunmaktadır. onaylanmış tek geçiş yerleri, sınır trafiğinin kontrol edilebilmesi ve tüccarlardan gümrük resmi alınabilmesi için her milde bir dikilen kaleler ve giriş kapıları olmuştur. bütün bunları yanı sıra, uzun mesafeli devriye yürüyüşlerini kolaylaştırmak amacıyla duvarın kuzeyine ileri karakol hüviyetinde istihkamlar inşa edilmiştir. bu kalelerden ve kulelerden oluşan sistem zaman içerisinde cumberland sahili boyunca aşağı doğru genişletilmiş ve çalışmalar ilerledikçe planlar değiştirilmiştir. keza duvarın kalınlığı azaltılmış, başlangıçta tezekten yapılan kısımlar taş ile değiştirilmiş ve güneye doğru, duvarın arkasındaki geniş bir toprak kuşağının "askeri bölge" olduğunu gösteren kesintisiz çizgisel bir toprak tahkimat (bkz: vallum) kazılmıştır.

    duvarın yapılma amacıyla ilgili olarak tartışmalar devam etse de; çağdaş roma askeri doktrinine göre önleyici ve cezalandırıcı saldırı, en iyi savunma biçimidir ve binaenaleyh duvarın bir polis / gümrük bariyeri olarak tasarlanmış olması daha olasıdır. muhtemelen bu bile, esasen siyasi olan bir projeye gereğinden fazla rasyonellik atfetmektir. eğer traianus savaş ve askeri zafer sunuyorsa, hadrianus bunların yerine büyük binalar, emperyal ihtişamı yansıtan anıtlar ve "romalıları barbarlardan ayırmanın" bir yolu olarak sınırların sembolik açıdan belirginleştirilmesini teklif etmektedir. dahası hadrianus'un yaptıkları, daha büyük bir paketin parçalarıdır. imparatorluğun sınırlarını toprak ve taştan hatlar ile çizmek suretiyle kutsallaştırdıktan sonra hadrianus, dikkatini içerideki halka, artık hepsi emperyal bir devletin hisse sahipleri ve sadık destekleyicileri haline gelecek roma tebaasına çevirmiştir. yeni dünya düzeninin vitrininde, kuşkusuz imparatorluğun şehirleri yer alacaktır.

    burada, taştan abideleşmesi gereken şey yalnızca hadrianus'un tasavvuru değil; fakat ekseriyetle onun planları, tasarları ve mühendisliğidir. öyle gözükmektedir ki hadrianus bir çeşit mimardır ve şaheseri roma'daki pantheon olacaktır. bu yapıda yunan tapınak mimarisinin yapısal olarak gereksiz sütunları terk edilmiş ve merkezi mabet kafesinden kurtarılarak, yapının bütünü haline getirilmiştir. geleneksel bir kutunun yerine, roma tonozunun bütün potansiyeli hayat geçirilmiş ve mabet tavandan zemine, bir taraftan diğerine eksiksiz ve mükemmel bir daire oluşturan dev bir kubbe biçiminde inşa edilmiştir. binanın ayakları arasındaki, ancak modern zamanlarda aşılabilecek 43.20 metrelik deva açıklık, temel olarak muazzam bir beton halkaya sahip olması, yüksek kalite roma harcının kullanılması ve kubbenin inşasında kullanılan materyalin kalınlık ve tipinin tepeden tırnağa dikkatli bir şekilde tasnif edilmesiyle mümkün gale gelmiştir.

    bugün, akdeniz çevresindeki roma şehirlerinin kalıntılarını ziyaret ettiğimizde, şahit olduklarımızın önemli bir kısmının hadrianus ve halefi antoninus pius'un "altın çağlarına" ait olduğunu görürüz. on yıllar içerisinde çok sayıda imparatorluk şehrinin merkezi bölgeleri inşaat alanlarına dönüştürülmüş ve anıtsal klasik mimari ile barok süslemenin bir araya geldiği yeni kompleksler ortaya çıkmıştır. kamusal inşaat projelerinin en çok yoğunlaşacağı şehir ise helenofil imparatorun gözdesi olan kadim yunan üniversite kenti atina olacaktır. burada, eski agoranın yakınlarına duvar ile çevrili bir bahçe, nilüferler ile dolu bir göl, etrafına yerleştirilmiş revaklar ve oturma yerleriyle tamamlanan 120 metreye 80 metre büyüklüğünde bir kütüphane kompleksi inşa ettiren hadrianus'un başyapıtı ise dünyadaki en büyük klasik mabetlerden biri olan ve 17 adet korinthos tarzı yüksek sütunun günümüze kaldığı olympos tanrılarının kralı zeus'un tapınağı olacaktır. dahası, tapınağın etrafındaki bölgede tamamen yeni bir dış mahallenin temelleri atılarak bu eser, eski ve yeni şehirlerin arasına yerleştirilen taştan bir kemer ile ölümsüzleştirilmiştir. kemerin iç yüzünde "burası atina, theseus'un kadim şehri", dış yüzünde ise "burası hadrianus'un şehri, theseus'un değil" şeklinde yazılar bulunmaktadır. bu kelime oyunuyla onurlandırılan; geçmiş klasik uygarlığın kaynağı, hadrianus'un eserini üzerinde inşa etmeyi tasarladığı temel olan yunanistan'ın ihtişamıdır. söz konusu geçmiş, yeni eklerle daha da ihtişamlı hale getirilmiş ve onu günün ihtiyaçları için kullanan imparatorun anıtlarıyla yenilenmiştir. hadrianus bu nokta, büyük kültürel etkileşim projelerinde, imparatorluğun en az traianus'un boyun eğdirme siyasetinde olduğu kadar sınırlarına ulaştığını keşfedecektir.

    132 ile 136 yılları arasında yahudi isyanı ile uğraşan imparator, nihayet roma'ya döndüğünde bitkin ve ölümüne yaklaştığının farkındadır. tibur'da kendisi için inşa ettirdiği büyük köy ikametgahında inzivaya çekilen hadrianus, son günlerini seleflerinin de muzdarip olduğu halef belirleme süreciyle geçirir. soy bağının önemini kaybettiği ve liyakatin ön plana çıktığı bu vetirede geçerli olan sistem, kendisinin de tecrübe etmiş olduğu evlat edinme uygulamasıdır. ilk olarak 136 yılının konsülü olan lucius aelius caesar'ı himayesi altına alan imparator, aelius'un 138 yılındaki ölümünün ardından italya'nın dört imparatorluk legate'sinden biri (hadrianus tarafından kurulan bir mevkii) ve asya eyaleti prokonsülü olarak görev yapmış titus aurelius fulvus boionius arrius antoninus'u (bkz: antoninus pius) evlat edinir. aynı yılın temmuz ayında 62 yaşında baiae'deki villasında yaşama veda eden hadrianus'un 21 yıllık iktidarının etkisi, imparatorluğun dört bir yanında yüzyıllar boyunca kendisini hissettirecektir.

    hadrianus'un yaşamına ve icraatlarına dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere mary beard'den spqr - antik roma tarihi, adrian goldsworthy'den roma tarihi ve neil faulkner'dan roma: kartalların imparatorluğu adlı eserleri tavsiye ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap