• erken kaybedenler'den bir emrah serbes hikayesi. çok kahkaha attırır, oh mis!

    --- spoiler ---

    "omuzları güneş kremli kafası şapkalı bir ufaklık geldi, başımda dikildi, "inekler nerede?" diye sordu. saçma sorusuna cevap vermemi beklemeden saymaya başladı: "sekiz bir iki üç dört beş altı yedi sıfır dokuz..." sayarken de bir yandan çevremizde tur atıyordu. böyle tiplere çevrelerinde tur atabilecekleri bir şey verin, akşama kadar tavaf edip dururlar."

    --- spoiler ---
  • okuduğumda aklım çıktı

    --- spoiler ---

    "unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. yani birini er geç unutmaya mahkûm olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. o kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder."

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    "kovan yok mu?" diye sordu sarışın.
    çok kötü bir başlangıç. daha ilk cümlende, hiç tanımadığın bir insana bir yoksunluğu hatırlatmak. ancak kötü niyetli biri böyle yapar kızım. cevap vermedim, ilgilenmez göründüm. çünkü ben ilk bakışta aşka inanırım. ilk bakışta aşk şöyle bir şeydir, insanlar birbirlerine kovan yok mu diye sormazlar bir kere. öyle bakarlar bir an, merhaba derler, isimlerini söylerler, bu arada taraflardan biri küçük bir espri patlatır, başlar ilişki. ayrıca kovam var ama evde canım. kovamın olduğunu ama evde bıraktığımı da açıklamak zorunda değilim.
    "beraber oynayalım mı?"
    kovasını salladı, küreğini gösterdi. kötü niyetli biri olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. "tamam," dedim, "bana uyar. adın ne?"

    --- spoiler ---

    (bkz: erken kaybedenler)
  • bir jack london kitabı.
  • orijinal adı ''the cruise of the dazzler'' olan,jack london kitabı.
  • yazarın * okuduğum üçüncü kitabı.

    anlatması çok güç. jack london’ın kitaplarında çok başka bir sıcaklık, çok başka bir ahenk var. fazlasıyla naif. o kadar güzel okutuyor ki kendini bir an elinizden bırakmak istemiyorsunuz. bu eseri de aynen böyleydi işte. muhteşem bir samimiyetle sardı tüm zihnimi. bir çırpıda okudum. (can yayınlarından okudum. çevirisini pek hoş buldum) genç yaşlı herkese önerilebilecek, hediye edilmesi durumunda karşılığını gülücükle alabileceğiniz tatlı bir kitap. tavsiye ederim.
  • the cruise of the dazzler , jack london’ın ilk romanlarından, deniz çocuğu ve joe’nun macerası.
  • rahat okunuyor ama jack london'un diğer kitaplarıyla karşılaştırıldığında sönük kalıyor. 'boşuna harcanmış, ziyan edilmiş bir yaşamın yerini tutamaz para.'
  • eğer bir gün bir çocuğum olursa ona okutacağım ikinci kitap bu olacak.
    çok sempatik ve çok fazla empati kurabilen bir eser olmuş. hayata çift yönden bakmamız gerektiğini ve bazen düşlediğimiz şeylerin felaketlerimiz olabileceğini oldukça sempatik bir dilde yazmış london. ufaktan da deniz çocuğu karakteriyle kendi içini dökmesi de gülümsetti ve kendisine daha yakın hissettirdi.
    kısaca konuyu bağlayayım; sahip olamadığınız şeylerin size neler hissettireceğini bilemezsiniz. sahip olduklarınızın da değerini kaybetmeden anlamayı öğrenin.
    sevgi arıyorsanız sevin, güven arıyorsanız güvenin.

    not: kitap hakkındaki düşüncelerimi yazıya dökmeye çalışırken çok zorlandım. hatta hissettirdiklerinin çeyreğini bile yazamadım. sadece okuyun, okutturun :)
hesabın var mı? giriş yap