55624 entry daha
  • ben

    kadınlar sevmeyi bilmezler
    dedi bana o kadın.
    sen sevmeyi biliyorsun
    fakat kadınlar sadece
    sülük gibi yapışmayı bilirler
    bundan eminim çünkü
    ben de bir kadınım.
    hahaha, diye güldüm.
    o yüzden canını sıkma, dedi
    susan ile ayrıldın diye
    çünkü bulacaktır yapışacak
    başka birini.
    biraz daha yürüdük
    sonra hoşçakal dedik
    keyfim kaçmıştı
    tuvalete girdim ve
    güzelce sıçtım
    şöyle düşündüm bu sırada:
    yani hâlâ hayattayım
    ve istediğimde atabiliyorum
    bedenimden atıkları.
    ve şiirleri.
    ve tüm bunlar olup biterken
    üstesinden gelebiliyorum
    ihanetin
    yalnızlığın
    şeytan tırnağının
    alkışın
    ve iktisat küpürlerindeki
    ekonomi raporlarının
    bunu düşünerek
    doğruldum
    kıçımı sildim
    sifonu çektim
    sonra dedim ki:
    kesinlikle öyle!
    ben sevmeyi biliyorum.
    eşofmanımı giydim ve
    diğer odaya yürüdüm.

    (bkz: charles bukowski)
    (bkz: me)
  • bir narı parçalayıp da her tanesine
    bir nar olduğunu anlatmak da neyin nesi
    ya da gittiğiniz her denizden aldığınız
    bir bardak su,
    deniz olduğunu bilir mi tek başına?


    ne çok kuşun ahını aldım bay antuan
    ne çok kedinin duasını


    konuşan herkese baktık uzun uzun
    ve anlayamadık hayatı

    (bkz: selahattin yolgiden)
  • ergeç bitecek bu hasret,
    kalıcı bahar için sabret,
    zaman mazlumun kılıcıdır,
    elbet kavuşacağız, the end.
  • .... kendi kalbimle zamanım arasındaki sarkaç
    püskürtüyor beni dünyaya...

    ismet özel*
  • delikanlım!
    iyi bak yıldızlara,
    onları belki bir daha göremezsin.
    belki bir daha
    yıldızların ışığında
    kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

    delikanlım!
    senin kafanın içi
    yıldızlı karanlıklar
    kadar
    güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
    yıldızlar ve senin kafan
    kâinatın en mükemmel şeyidir.

    delikanlım!
    sen ki, ya bir köşe başında
    kan sızarak kaşından
    gebereceksin,
    ya da bir darağacında can vereceksin.
    iyi bak yıldızlara
    onları göremezsin belki bir daha…
  • ağlasam sesimi duyar mısınız,
    mısralarımda;
    dokunabilir misiniz,
    gözyaşlarıma, ellerinizle?

    bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
    bu derde düşmeden önce.

    bir yer var, biliyorum;
    her şeyi söylemek mümkün;
    epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
    anlatamıyorum.

    orhan veli
  • elimden tut yoksa düşeceğim
    yoksa bir bir yıldızlar düşecek
    eğer şairsem beni tanırsan
    yağmurdan korktuğumu bilirsen
    gözlerim aklına gelirse
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni

    geceleri bir çarpıntı duyarsan
    telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
    sarayburnu'ndan geçiyorum
    akşamsa eylülse ıslanmışsam
    beni görsen belki anlayamazsın
    içlenir gizli gizli ağlarsın
    eğer ben yalnızsam yanılmışsam
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni.

    (bkz: attila ilhan)
  • hâlihazırda bir değil bin kere bırakılmış olsa da, an geliyor insan yine ayrı şiiri bir kez daha bırakmadan edemiyor. sadece şarkılar mı döngüleriyle anları kuşatır sanırsın.

    "ne içindeyim zamanın
    ne de büsbütün dışında;
    yekpare, geniş bir anın
    parçalanmaz akışında.

    bir garip rüya rengiyle
    uyuşmuş gibi her şekil,
    rüzgarda uçan tüy bile
    benim kadar hafif değil.

    başım sükûtu öğüten
    uçsuz bucaksız değirmen;
    içim muradına ermiş
    abasız, postsuz bir derviş.

    kökü bende bir sarmaşık
    olmuş dünya sezmekteyim;
    mavi, masmavi bir ışık
    ortasında yüzmekteyim."

    -ne içindeyim zamanın, ahmet hamdi tanpınar-
  • kalp bu ey ruh.... sineme aşk tan eyledi..
    ten ve aşk sarmaş ve dolaş, ebedi sevgili,
    kadim aşık sazina vurdu da vurdu ey tengri,
    sinem de yar sinem dedi,

    bu can da bir sinem doğdu,
    eyy yar.....! bu başka bir şeye benzer mi?
    askin adını sineme verdi.
    aşık ...kan sence sinemsiz yaşar mı?
  • karanlık, gözlerimin hasret dışında yurttaşı olmayan şehrine indiğinde
    gece sen diye soyunur kırmızı bir elbise içinde
    yüzünün resmini çivilediğim gönül evinde
    şaraplar döker dudakların ruhumu ateşe verdiğin yerinden
    alevlere konuk teninin, göğü yırtıp boşluğunda uyuttuğu geceler
    aşkın dudaklarından sen şarkısı işittim yeniden, yeniden
hesabın var mı? giriş yap