• an itibari ile adamın birinin icad ettigi paspas dönergecini anlattığı program. yerde sürterken real time kendini temizleyen bir paspas yapmıs. tek kelime ile süfer olmus. yanlız birde adam anlatırken kovaya kofa , patente de padent demese sahane olacakmıs..
  • geceyi ural akbulutun şahane espirisiyle noktalamıştır bu program.

    onun dışında türk kanallarında gördüğüm en şahane programlardan biri olmuştur. ankara elemelerindeki yarışmacılar gerçekten de başarılı ve umut vadaden insanlardır hep.

    jüri üyelerinden ato başkanı ve odtü rektörü şahane performans sergilemişlerdir. uğur dündar sıradan gazeteci çenesini çalıştırmış, bakan ise götümüze girer diye beni yorum yapmaktan alıkoymuştur.

    öte yandan gecede en çok etkilendiğim şey, sinan aygünün nerden baksan 100 000 lira dağıtması. lan neredeyse peşine takılıp bana da bi laptop al dicektim.
  • ahmet ve mehmet (ilave: soyadları terziakın) isimli iki kardeşin sunduğu ve dünya çelik piyasasını sarsacak nitelikteki buluş sayesinde dudak ısırtan bir program halini almıştır kendisi. bu iki kardeşin makine mühendisi olanı, halihazırda ereğli demir çelik tarafından üretilmekte olan (bor içeriği de bulunan) standart saç malzemeyi şekillendirme konusunda bir girişimde bulunurken, gerçekleştirdiği uygulamanın mukavemet artırıcı özelliği olduğunu da keşfediyor. özeti şudur: 400kilopascal mukavemet değerine sahip olan çelik saç, doğru akım geçirilerek 780-800 dereceye kadar ısıtılması esnasında preslenerek kolayca şekillendirilir hale geliyor. sonuç; yüksek mukavemetli malzeme preslemede yeni teknik bulma çalışmaları sonucunda mukavemet 1600 kilopascal seviyesine (4 katı bir seviyeye) çıkıyor, kurşun geçirmezlik özelliği kazanıyor, ağırlıkta 25%'e varan azalma meydana geliyor.

    insanın gözleri yaşarıyor böylesi bir buluşa iki türk gencinin imza atmış olmasından dolayı.

    (materyali işleme konusunda sınırları da yokmuş bakın. doğru akım kullandığınız takdirde sizi sınırlayacak tek etken, güç kaynağınız)
  • bu yarışma jürisinin diğer iki üyesini söz konusu etmeye gerek olmayacak, ancak sinan aygün beyefendinin gerçekten oldukça kıt bir bakış açısıyla insanları "güya" zorladığını söylemek mümkün. neye dayandıralım?

    şimdi yarışmacı çıkıp diyor ki; "yakıt sistemine elektroliz ünitesi eklemek suretiyle, yakıt tüketimlerini 35% azaltıyoruz, ilerleyen aşamalarda ise hidrojen ve oksijen karışımını ayrı bir enjeksiyon sistemi ile doğrudan yanma odasına enjeksiyonla, egzos gazının basıncını elektrik üreteci için enerji kaynağı olarak kullanıp daha fazla hidrojen elde etmek suretiyle çok daha yüksek kazanımlar elde etmek mümkün". sinan bey hemen atlıyor; "e amerika neden bunu yapmadı? neden hala bir şey üretmiyorlar?".

    şimdi sinan bey; belki siz ato'dan tbmm'ye giden yolunuz üzerinde çok uğramış olmayabilirsiniz ancak bizim bildiklerimiz (ki gariptir; biz halk, yani cumhurbaşkanını seçmesi sakıncalı olan insanlar, çok şeyi biliyoruz bazen) ilginç bir bakış açısını haiz olmamızı sağlıyor. nedir mesela? amerikan hükümetinin yıllar yılı desteklediği "petrol rezervleri tükenmeden alternatif yakıt bulalım, yakıt tüketimlerini azaltalım" çalışmaları sayesinde azalan tüketim ve artan verimlilik sayesinde; 10 yıl önce 75 senelik olarak nitelenen petrol rezervleri, geçtiğimiz yıl 150 yıldan fazla bir süre yeter olarak hesaplanma aşamasına gelmiştir. şimdi sorarım sinan beye; siz, söz konusu hükümetin başında olsanız, yani ana politikasını petrol üretimi ve pazarlamasını kontrol etmeye dayandırmış olan bir hükümetin başında olsanız, o noktada "150 yıl daha hegamonya oluşturma yetisi sağlayacak" mevcut kaynağın sonuna gelmeden devre dışı bırakılmasını destekler misiniz? tabi ki desteklemeyeceksiniz, ki söz konusu hükümet-ler- ve konuyla ilgili şirketler de bunu yaptılar. "madem ki 150 yıllık daha rezervimiz var, bırakın sefasını sürelim, sonra bakarız alternatif yakıtlara" diyerek gerek hidrojen, gerek yakıt hücresi modellerine dair çalışmaları yavaşlattılar, ödenekleri bloke edip proje gruplarını dağıttılar. sizin, sinan bey, bu gece eleştirdiğiniz ve tabiri caiz ise "ahaha şunlara bak, koskoca amerika'nın binlerce bilim adamı ile yapamadığını yapmışlar güya" tavrıyla itin basen kısımlarından içeri itmeye çalıştığınız anadolumun insanı, bahsettiğimiz o politika dönüşlerinden kaynaklanan açığı değerlendiren insanlardır. bahsettiğimiz amerika; bildiğiniz mavi yeşil algleri kullanarak yıllık 150 milyar dolar arap ülkelerine petrol parası kaptırmayı engellemeye yönelik projelerini bile arapları hoş tutmak adına yavaşlatacak kadar stratejik davranıyorsa, bunun hesabını anadolumun girişken insanından sormakla, abes iştigalindesiniz sinan bey, ve gerçekten "siyasete girmeyin" demek istiyorum.

    insanlar üretiyor sinan bey, koltuğa kök salmıyor bazıları gibi. tekdir değil takdirdir bence onların hakkı.

    bu bağlamda; "abbas güçlü ile bizim mucitler", sinan aygün'ün garip sorularıyla canımızı sıktığı programdır da diyelim, eksiğimiz olmasın format adına.
  • geçen gün izlediğim istanbul finalinde yarışmacılardan birisinin mesleğiniz nedir sorusuna astronot edasıyla "mucidim" demesiyle vay be ülkede ne edisonlar varmış dedirten yarışma. ama hakkını vermek lazım -eğer böyle bir şey varsa- tam türk mucit tipi vardı. yani şöyle parlak gözler, hafif dişlerini gösteren sırıtan bir yüz ve de kısa boyla tezat oluşturan hafif göbek. bir de daha önce babasıyla yapmış olduğu elektronik ateşleme sisteminden türkiye'de bir milyon satmışlar. yine yarışmada tanıtılan suyun elektrolizi sonucu çıkan hidrojeni kullanarak yakıt tasarrufu sağlayan aparatın da şu anda türkiye'de 200 araçta kullanıldığını söyledi.

    şimdi ben bunları niye anlatıyorum? her zaman bu ülkede mucitler, bilimadamları desteklenmez diye bir yargı vardır. ki bir nebze de olsa haklıdır bu yargı. kaldı ki programın jurisindeki ekip de de bu sezinlenmektedir. iki de bir sordukları "ne yani amerikalılar bunu akıl edemediler mi?" , ya da "kaça patlıyor bunu yapmak?" gibi sorulardan bu yargının işaretlerini görüyoruz. fakat benim anlatmak istediğim şey de sadece bu değil.

    her ne kadar ilk anda tepki göstersek de bu tür teknolojik icatları ülkece çok seviyoruz. bunu yine juriden anlıyoruz. adam beş dakika ürünü anlattıktan sonra "yok ya öyle değilmiş, tutar bu proje" deyip hemen "her arabaya bir tane taksak bundan, tüm dünyada kaç tane araba var ki?" ya da "şimdi yıllık 9 sitrilyon metrakare seramik üretiliyor. her 100 m2 den birisi bundan olsa kafadan 5 milyar dolarlık pazar var" şeklinde hayaller kurmaya başlıyoruz. yani önyargılı bir toplumuz ama bazen de çok çabuk inanıp hemen toz pembe hayaller kuruyoruz.

    gelelim en başta anlattığım mucite. şimdi bu adamların yaptığı aparatı halihazırda trafikte 200 arabada kullanıldığını duyunca kulaklarıma inanamadım. ulan daha bütün testleri yapılmamış ve odtü rektörü ural akbulut'un da sıklıkla vurguladığı ciddi güvenlik sorunları olabilecek bir aparatı, % 15 benzinden kar edecem diye taktırmış 200 araba sahibi var bu ülkede. şimdi bir kaza anında bu arabalardan birisi havaya uçsa? hadi arabanın sahibi bilimin ve mucidin yanında bir adam da, karşıdaki arabadakinin günahı ne? yoksa "önemli olan bu ülkedeki bilim ve mucitlik ruhunun gelecek kuşaklara taşınması" deyip sineye mi çeksek?

    maalesef, ülke olarak belli bir bilim ve teknoloji politikamız olmadığından halkımızda -buna "vay be bu ülkede ne cevherler var" deyip televizyonu başında göbeğini kaşıyan sıradan vatandaşla "buna boru da katalım, daha çok kazanırız" diyen türkiye'nin en büyük ticaret odalarından birisinin başkanı da da dahil- da bir bilinç oluşmasını bekleyemeyiz. o zaman biri çıkar çantada taşınabilen nükleer bir bomba yapıp bunu derelerde dinamitle balık avlayan zekilere satarken, biri de çıkar "şu aralar iç ve dış mihrakların üzerimizdeki oyunlarının arttığı bir ortamda çok güzel olmuş bu alet, her evde olması lazım deyip" toplu üretim hesapları yapmaya başlar.
  • popstar turevi yari$malara benzeyen ama onlar gibi olmayan, adi ustunde "bizim" mucitlerimizin yeraldigi bir yari$madir.

    turkiye'nin dort bir yanindan katilan "mucit"lerimizin, sikinti veren problemlere daha once du$unulmemi$ pratik cozumler getiren veya yurtdi$i uretimli pahali cihazlarin cok daha ucuza uretilmesini saglayacak tasarim ve prototiplerini sunduklari, kanal d'de yayinlanan bir programdir.

    kanal d'yi bu programi yayinladiklari icin tebrik etmek, ama bu kadar gec saatte yayinladiklari icin de yuhalamak lazim gelir. zannimca bu ulkede ne zaman popstar, bbg vb gereksiz programlar gece yarisindan sonra yayinlanir, abbas guclu ile bizim mucitler gibi programlar primetimeda yayinlanir ise i$te o zaman "abi japonlar yapmi$" demek yerine, "hoca bunu biz yaptik" diyebilecegizdir.

    ozetle, turk'un aklinin on plana ciktigi ama geri plana atilmi$ bir televizyon programidir.
  • gecen programların birinde abbas güçlü nün şöyle bir laf ederek benden taktir kazanmasını bilmiş güzel programdır :

    "bu ülkede, buzda kayan, şarkı söyleyen, dans eden gençler dışında icatlar yapan düşünen gecçlerde varmış, biz bunları gördük çok mutlu olduk"
  • tımarmatik mi nedir bir cihazin icadini ilan eden program. bir boganin kafam kadar tasaklarina, bir inegin gotune falan surduler, tras mi ediyor nedir. ogrenci ordusundan bir alkis tufani da geldi tabii.
  • "sanal güvenlik" adlı bir projeyle katılan 2 arkadaşın nasıl bu finale kadar geldiğini anlayamadığım yarışma.

    tamam proje güzel de, icat değil bu zaten olan bir şey. üstelik benim ilk olarak 4-5 yıl önce gördüğüm sistemler bunlar.
  • az önce gramofon projesini (?) tanıtan çocuğun 2-3 kez "benim yaptığım pornograf cihazı" şeklinde cümleler kurarak bizleri şoka soktuğu program. helal olsun dedim o yaşta bu genişlik, bu cesaret.
hesabın var mı? giriş yap