hesabın var mı? giriş yap

  • bıkmadınız mı böyle olaylar karşısında “diyecek kelime bulamıyorum” vs. içerikli, kimsenin umurunda olmayan duygu durumunuzu anlatan sikko entryler yazmaktan.
    diyecek bir şey bulamıyorsan yazma o zaman aq. bırak diyecek bir şeyi, verecek bilgisi olanlar yazsın.
    belki sağlıklı bir şeyler öğrenebilirim diye 10 sayfa entrye göz gezdirdim. çer çöp dolu.
    adamın lübnandaki akrabalarının durumu iyiymiş. aramış konuşmuş. bütün türkiye bunu merak ediyordu, öğrendik rahatladık şimdi. gerizekalı herif, bunu bizimle değil, git o insanları tanıyanlarla paylaş.

    “senin yazdıklarının da patlamayla ilgili bilgi değeri yok” diyenler için edit:
    evet yok. böyle bir iddiam da yok.
    ama bıktım.
    sözlükte yazılanların; haber sitelerinin yorum kısımlarına yazılan, birbirinden klişe çöp temenni ya da geçmiş olsun cümlelerden bir farkı kalmamasından bıktım.
    bu entryi başka bir iç burkucu olayın başlığına da yazabilirdim. buna denk geldi.

  • izlerken utandım.

    bazen sana kızıyorum ama beni utandırdın ekrem abi.

    helal olsun sana. sesin ve konuşman hâlâ aynı. daha çok güvendim şimdi sana.

  • bere takmasinin sebebi ne kel olmasıdır ne de şekil görünmek, geçirdiği bir kazadan dolayı kafasında yara izi vardır (lescott'a benzer bir iz); kendi deyimiyle amacı insanların korkmamasıdır. düğününde bile o bereyi çıkarmamıştır. medyadaki en zeki, kendini geliştirmiş kişilerdendir. bu zamana kadar iki kez buluşma fırsatım oldu ikisinde de kültürü ve zekası ile etkiledi.

  • bir garip oyuncu.

    eğer bir ülkede,

    bir bilim insanı/ öğretmen/ mühendis/işçi

    (gelen yoğun istek üzerine bu düzeltmeyi gerekli gördük, çünkü burada amaç emeğinin karşılığını alamayan insanlardan bahsetmek idi)

    aylık maaşı ile kıt kanaat geçiniyorken,

    her hangi bir dizi oyuncusu, 2 milyon dolar isteyebiliyorsa her hangi bir reklam başına,

    o ülkede ciddi sorunlar var demektir...

    sustum.

    ---- ekleme ---:

    "dünya üzerinde hiç bir bilim insanı, popüler aktristten daha fazla para almıyor" , diyerek kendi üstün mü üstün zeka seviyelerini ortaya döken ve böylelikle de "evet ben biliyorum ama sen bilmiyorsun. çünkü sen gerizekalısın" diyen 5 yaşındakileri görmüş olduk yine yeniden..

    adam dünden hakarete aç zaten. tey allam. iyi peki, yazalım biz de.

    benim umurumda değil, dünya üzerindeki oyuncuların ne kadar maaş aldığı, benim kapitalist sever, patronların sömürüsünden zevk alan arkadaşım. çarklarda kaybolmuşsun, anladık. çıkmışsın bana hiç tanımadığın ve tanısan belki de nefret edeceğin bir kadını, ölümüne savunuyorsun. neden? çünkü ben, bilim insanının (yani emeğinin karşılığını hiç alamayan insanların) yerlerde süründüğünü söyledim, aldığı ülkemin maaşı ile. yalan değil iken üstelik. şu kadının, bir reklam başına 2 milyon dolar istemesi anormal ya da bizim açımızdan bir mallık sorunsalı değil. ama benim çıkıp, bir bilim insanını savunmam gerizekalılık, öyle mi? gördük senin de parlayan gözlerini...aferin sana...

    ne çok seveni varmış bu pis düzenin. aynen devam edin o vakit bu yolda.

    su katılmamış tikiler sizi...

    ------ ekleme yeniden ----:

    eleştirmenin de bir adabı varmış... sen, çıkıp milyonlar adına, "eşitlik ve adalet" diyen birisine, "geri zekalı" diyeceksin, (çünkü beren saat' i eleştiriyor diye.. neden? çünkü bu oyuncu kızımız , 2 milyon dolar istiyor bir reklam başına, zerre utanmadan ! bak sen ! ) direkt yorumunda. sonra da adaptan bahsedeceksin, öyle mi canım kardeşim ? pardon ama, ülkenin çoğunluğu açlık sınırının altında geziniyor bu ülkede. aç gözünü biraz, bak etrafına.

  • polis öldürerek, adam kaçırarak barış istemelerinden dolayı gerçekleşen durum. barış silahla olmuyor anlamak lazım.

  • ingiltere rejiminin tarihini bilmeyenlerin hakkında yardırdığı sebep.

    ingiltere, her şeyden evvel bir teamül ve gelenek rejimidir. her şey gradually olarak gelişmiştir burada; işçi, kadın, öğrenci haklarından tutun, demokratikleşmeye kadar. yazılı bir anayasaları bile yoktur. çünkü gelenek, neyin nasıl yapılacağının tarihten belli oluşu, buna mahal bırakmaz.

    ingilizler hanedana saygı duymaz, kraliyet kurumuna saygı duyar. parlamento ve kral arasındaki güç mücadelesinde, parlamento galip gelmiş ve cromwell önderliğinde bir cumhuriyet ilan edilmiştir, henüz on yedinci yüzyılda. fakat daha sonra, alman kökenli başka bir hanedana bağlı prens getirilerek, monarşik düzenin devamı sağlanmıştır. zira ingiliz insanı, muhafazakâr bir mizaca sahiptir. dünyada muhafazakârlığın en güçlü olduğu yer daima ingiltere olmuştur.

    cumhuriyetlerde partili bir cumhurbaşkanı ''ben tarafsızım'' diye gelir ve seni bayağı bayağı taraflı olarak yönetir. fakat kraliyette, gerçekten monark tarafsızdır; tarihten süzülen bilgeliği ve halkının azametini, birliğini ifade eder. bu yüzden ingilizler, var olan düzene çomak sokmanın gereği yok demişlerdir. hatta bunların bir dönemki kralı ingilizce bilmiyordu, başka bir ülkeden getirmişlerdi; prime minister kurumu da böyle doğdu.

    ayrıca ingiltere'de kabinenin kolejyal ve siyasî mesuliyeti 19. yüzyılda doğmuştur, 1215 magna carta'sında değil. ingiltere kralının çok bilimci olduğu, ingiliz halkından olduğu, halkını ezmediği vesaire de saçmalıktır; zira ingiltere kralı ingiliz kökenli bile değildi.

    hülâsa, mesele prensip meseledir. ingilizler gerizekâlı ve cahil olmadığı için, ''krallık ne saçma yeaaaaaaaa'' diye cumhuriyeti ilan etmek yerine, müesseselerin devamına, istikrara ve geleneğin bilgeliğine taraftar oldukları için, başka bir kral getirip başlarına koymuşlardır.

  • adamın biri, pejo marka bir minibüs alır.
    sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
    yolculardan biri:
    -kaptan yavaş, bir yere çarpacağız! der.
    şoför:
    -sen pejo'yu biliyor musun? der.
    yolcu:
    -hayır! der.
    şoför: -o zaman sus der ve devam eder.
    minibüs hızlanmaya devam eder..
    bir yolcu daha seslenir:
    -oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    amca ne bilsin,
    -hayır! der.
    -o zaman sus der, şoför..
    bu kez bir kadın seslenir:
    -hamileyim! lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürceğim !!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    kadın:
    -yok! der.
    şoför yine aynı cevabı verir..
    arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
    -yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi !!!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    genç:
    -biliyorum lan, ne olacak? der.
    şoför:
    -o zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?...

    durumumuz budur !

  • hastaneden çok otele benzeyen mimarisi ve dekorasyonuyla iç sıkmayan bir sağlık oluşumu olarak beğendim kendisini. cihangir'e, taksim'e yakınlığının da hastasıyım. ha fiyatları, elinizi verdiğinizde kolunuzu, bacağınızı kaptırdığınız doktorları ayrı. onlar özel hastane gerçekleri.