• 60'lı yıllar istanbul'unda yaşayan kadınların ne kadar modern(zamanına göre) olduğunu gözler önüne seren film. türbanmış, çarşafmış esamesi okunmuyor, niye ki yav... biz ezelden beridir müslüman değilmiydik. türban geleneklerimizde yok muydu... eheh nah!.
  • james bondun, yerebatan sarnıcından çıkarttığı periskop ile beyoğlundaki sscb konsolosluğunu dikizlediği film. (ne periskopmuş be!!)
  • filmdeki yabancı oyuncularla ve bond'la diyalogu olan tek türk oyuncu nusret ataer'dir.

    --- spoiler ---

    bond, istanbul'a geldiğinde kendisini kerim bey'e götürecek adamla buluşur:

    - kibritiniz var mı?
    + ben çakmak kullanırım.
    - bu daha iyi.
    + gazı bitene kadar! hoşgeldiniz bay bond.

    --- spoiler ---

    kendisi hala hayattadır ve geçtiğimiz aylarda skyfall setini ziyaret edip daniel craig'le de tanışmıştır.
  • james bond cantasi dedigimiz bir donemin fetis objesinin ilk defa kullanildigi filmdir. q filmin basinda bunu bond a teslim eder, bond da istanbulda saolsun elinden hic dusurmez. cantacilar da bu firsati kacirmaz, olaylar gelisir.
  • bana hitchcock'un north by northwest'inden oldukça esinlenilmiş gibi gelen film. bunun sebebi ise, tren içi aksiyonlar, sean connery'nin giydiği gri takımlar (o dönemin modası da olabilir tabii) ve özellikle connery'nin bir helikopter tarafından açık arazide kovalanması kısımları. north by northwest'i izleyenler anımsayacaktır, filmin en fantastik yeri cary grant'ın mısır tarlasında kendisine ateş eden uçaktan kaçmaya çalıştığı yerdir ve from russia with love'daki bu helikopter kovalamacası bunu oldukça hatırlatmaktadır.

    figüranlar ve yan rollerde türk bulunmaması bizlerin kulağına biraz batacaktır ancak bunun dışında goldfinger ile birlikte favori james bond filmimdir rusyadan sevgilerle. tam bitecek derken tekrar patlayan olaylarla soluksuz diye tabir ettiğimiz moda sokar insanı. üstelik türkçe diyaloglar ve 60'ların istanbul'unu görme fırsatı ile arkadaş ortamına iyi giden bir filmdir.
  • istanbul'u 1960lardaki haliyle görmek ve dünyanın en kolpa türkçesine şahit olmak istiyorsanız kaçırmayın. şaka bir yana, çekilmiş en iyi bond filmlerinden biridir. tren kavgası sahnesi favorimdir ki sonradan bunu anımsatan bir sahne the spy who loved me'de de görülmüştür. sırf komedi veya sırf kavga dövüş olmayan, espionage öğesini de epeyce barındıran bir filmdir ayrıca.

    --- spoiler ---

    bond'u tüm film boyunca koruyup sonradan elinde can veren spectre tetikçisi bahtsız bedevidir. o kadar görevine adanmıştı güya, iki gram altın uğruna koca operasyonun içine etti. bir de moskova'nın gururu, satranç dehası kronsteen'in dramı var tabii. kitapta direkt olarak rus gizli servisine çalışıyormuş ve ölmüyormuş ama filmde çakallığı biraz yumuşatılmış bu karakterin. spectre'nin beyin takımında gösteriliyor. james bond milletin anasını ağlatınca da öbür dünyayı boyluyor. for your eyes only'deki doğu alman tetikçi için de yaptığım yorumu tekrarlıyorum; lan sporu sırf spor için yapan bir tek komünist dünya insanı yok sanırım. illa ikinci meslek olarak ajanlık, hatta duble ajanlık yapacaklar yani...

    --- spoiler ---

    matt monroe'nun aynı adlı müthiş şarkısının fransızca versiyonu için:
    http://www.youtube.com/watch?v=rg7ddi2xzei

    (bkz: james bond/@deliogul)
  • her milletten insanın başka milletlerden karakterleri canlandırdığı, ismi rusya'dan sevgilerle olup, hiç rusya'da geçmeyen, büyük bir çoğunluğu istanbul'da geçen film. dönemin istanbul'unu çingene sahneleri dışında güzel filmlendirmişler.

    türk kültürüne dair hiç bir motif bulunmaz. bir türk için bazı sahneleri gariptir, hele ki türkçe konuşuyormuş gibi yapıp kafadan cümeleler salladıkları sahneler gerçekten çok manasız geliyor bir türk gözüyle izleyince. yerebatan sarnıcından rus konsolosluğunu dikizlemeleri hepten düzmece. ama bu bir belgesel değil haliyle, kurgu ve eğlencelik. eğlenceli de sayılır.

    60'ların istanbul'u, günümüz istanbul'undan daha güzelmiş ayrıca. yazık ettik, dünyanın en güzel şehirlerinden birine.
  • bond serisinin ikinci filmi. her ne kadar bazı saçmalıklar içerse de (ki genelde tek kişinin kahramanlaştığı filmlerde bu saçmalıklar olur ama biz sadece cüneyt arkın filmlerine yükleniriz) serinin ilk filmi olan dr. no'dan çok daha başarılı bir film. en basitinden ilk filmde, bildiğimiz çantadan pek bir farkı olmayan bond çanta bile bu filmde çok daha işlevsel. ilk filmdeki dr. no'nun ardından bu filmde de albay klebb gibi son derece kült bir karakter mevcut ki filme renk katmadığını söylemek haksızlık olur.

    filmin bizim açımızdan ilgi çekici olan tarafı ise büyük bölümünün istanbul'da geçiyor olması ve 60'lı yılların istanbul'undan nefis manzaralar sunması. filmin başında istanbul'un reklamı bile yapılıyor. bond, istanbul'a hiç gitmediğini söyleyen moneypenny'e ay ışığının dayanılmaz olduğu boğaz'a hiç gitmedin mi? diyerek takdirimizi kazanıyor. film boyunca 60'lı yıllardaki türk insanının modernliği ve şıklığı dikkat çekici. günümüzdeki tabloya bakınca üzülmemek ve o yılları aramamak elde değil. filmin en büyük eksisi ise türk karakterlerin türk oyuncular tarafından canlandırılmamalarından dolayı abuk subuk bir türkçe konuşmaları. filmde türkçe'yi düzgün konuşan tek karakter kendisine sorulan adrese "soldan birinci kapı" repliğiyle cevap veren polis. son olarak filmde tatiana romanova karakterini canlandıran daniela bianchi'nin en güzel bond kızlarından biri olduğunu söylemek gerek.
  • istanbul'un 1960'lı yıllardaki halini renkli olarak görmek ve şehircilik anlayışımıza bol bol küfür etmek için çok ideal bir filmdir.

    filmde istanbul'u bilenler için son derece ilginç sahneler vardır. kahramanlarımız gizli belgeleri almak için istiklal caddesindeki sovyet konsolosluğuna girmişler, binanın gizli merdiveninden yerebatan sarnıcına inmişler, buradaki merdivenleri çıkarak kısa bir koşu sonrası haydarpaşa garına ulaşmışlar ve kalkmak üzere olan trene binerek londra'ya kaçmışlardır.

    düzeltme: gar binası haydarpaşa değil, sirkeci garı. sovyet konsolosluğu istiklal caddesinde değil, halaskargazi caddesinde. murdock ve 911 turbo'ya teşekkürler.
  • ispanyol cingenesi tadinda yasayan istanbul cingeneleri vardir bir sahnesinde. iki cingene kizi bir adam icin kapismaktadir, once gobek dansi yapillir, sonra hatunlar sacsaca basbasa girerler. bizim bond ile ali kerim bey ise konak yerinde raki icip bunu seyretmektedirler, neden, cunku ali kerim bey bu insanlarin yakin bir aile dostudur.
hesabın var mı? giriş yap