• --- spoiler ---
    filmde albay shaw'ın yavuklusunun olmayışı ya da herhangi bir aşk temasının işlenmeyişi , dikkat çekici diğer bir husus.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    zencilerin savaşta en öne sürülmelerini masum süslü ve epik örtüler altında legalize eden film. onların yerine ölüme gittikleri vakit zencileri insan yerine koymayan beyaz askerlerce "haydi gösterin onlara 54. alay! goçlarım benim!" tezahüratlarıyla iyice gazlanıp insan yerine konmak için tek şansları olan ölüme kahramanca gidiyorlar. kendileri ölü "insan"lar olabiliyorlar sadece. gelecek nesillerine biraz olsun faydaları dokunmuştur herhalde.

    --- spoiler ---
  • amerikan iç savaşında geçen toplum gözünde köle olan zencilerin "adam" olma sürecini, savaşta kâle alınmamaları ve önemli rollere layık görülmemeleri arka planıyla yansıtan, oyunculukla öne çıkan fevkalade filmdir.

    ----- spoiler -----
    lakin bence anlamsız bir mantık ziciri vardır, şimdi zenci kardeşlerimiz* özgürlüklerini kazanma ve insan muamelesi görme peşindedir. ve kendilerini kanıtlamak için orduya katılırlar, ne var ki onlara asıl komutanlar yine köle muamelesi yapmakta, az maaş vermekte ve asla sıcak çarpışmaya göndermemektedir. bir türlü cepheye gönderilmeyen birlikde huzursuzluk olur.
    şimdi ben soruyorum, savaş sırasında cepheye yollanmayan birlikler şanslı mıdır, şanssız mıdır? gönderilen mi yoksa gönderilmeye mi kayırılmaktadır? bugün türkiyede çoğu gencimiz ve ailesi sıcak çarpışma ihtimali olan yerlerden ziyade daha güvenli bölgelere gitmek için dualar etmemekte midir?
    zenciler açısından bakıldığında cepheye gönderilmeyişlerine şükretmeleri gerekmez mi? öte yandan generalinde değer verdiği beyazlar yerine, kendince hayatları değersiz olan zenci birliğini öne sürmesi gerekmez miydi, bu nasıl iş?
    hadi film mantığı, kahraman olma duygusu derken biz zencilerin öne çıkmasını istedik izlerken, onların cepheye gönderilmesini bekledik falan ama gerçek olsaydı bu durum, asıl onları kenarda tutmak onları kayırdığımız anlamına gelmez miydi? şimdi bu filmi izleyen safi amerikan toplumu "vay be, ne kadar da fantastik, sonunda onları adam yerine koyduk ve kahramanca ölüme gönderdik, ne büyük milletiz biz" mi demektedir?
    amma velakin bu amerikan toplumuna akıl sır ermez kardeşim. ben de kafayı takmayayım böyle şeylere, oturup adam gibi filmi izleyeyim, suyunu çıkarmayayım, dünyayı ben mi kurtarıcam di mi güntekin?
    ----- spoiler -----
  • denzel washington a oscar kazandırmış film.
    soundtrackinde yer alan charging fort wagner adlı parça tarihi filmlerin fragmanında sık sık çalar.
  • başrollerinde matthew broderick,morgan freeman ve denzel washington gibi yıldızlar bulunan, amerikan iç savaşının farklı bir boyutunu çok güzel anlatan,kanımca izlenmesinin bir kayıp olmadığı güzel film
  • amerikan ic savasi'nda kolelik karsiti kuzeylilerin de fena fasist olmadiklarini gostermesi acisindan onemli bir yapim.
  • taze britni albümü. make me, private show ve clumsy gibi tahammül edilesi zor 3 şarkının ardından beklentilerim epey düşmüştü. sanırım bir britney jean bile göremeyeceğiz derken(ki severek dinlerim) düşündüğüm şey olmadı neyse ki.

    ilk dinlemelerin ardından bu albümde neler doğru yapılmış şöyle bir özet geçelim. britney için son derece riskli olduğunu düşündüğüm konu albümün yapımcı kesiminin dar oluşuydu. önceki albümlerde bir şarkıyı en az 15 kişiye teslim eden britney*, bu sefer daha minimal bir ekiple çalışmış, üstelik bunların bir kısmı kadının daha öncelerde çalıştığı isimlere göre çok da ön planda olmayan isimler. kaldı ki 7-8 şarkıda britney imzası görüyoruz. bu her şeyden önce blackout'dan beri yayınlanmış tüm albümlerde olan aşırı yapay, mekanik havayı engellemiş. ama en önemli yanı britney'in kariyerinin 17. yılında nihayet, vay be demek kadının kendine has bir dna'sı varmış sürekli hazırdan yemiyormuş, kimle çalışırsa çalışsın ortaya çıkan ürünün bir britney spears ürünü olmasını sağlayacak bir müzikal öngörüsü ya da yönlendirmesi, gücü-adına ne derseniz- varmış filan diyorsunuz. ama dediğim gibi bunu anlamak dinleyiciler için 17 yıl almamalıydı. bu esnaya kadar britney'i ciddiye almaktan vazgeçen bir çok insan kaçtı.

    bu albümle ilgili başka dikkat çekici bir nokta, baştan sonra bir fransızca ve ispanyolca içerikli iki şarkı, coupure electrique ile no seas cortes. artık üniversitelerde şarap eksperliği bölümünde bile küreselleşme dersi veriliyor. britney, nihayet sadece amerika merkezli ilerleyen modern pop müziğikten başını kaldırıp(liriksel anlamda da olsa) hiç değilse batı avrupa'daki bazı dinleyicilere de bir şeyler borçlu olduğunu hatırlamış. aynı cesareti müzik düzenlemeleri açısından da bekliyoruz. belki ondan da günün birinde uzak doğu ya da orta asya'ya özgü bir kaç bir şey duyarız başka superstar'ların yaptığı gibi. neyse.

    albümde, klasik britney dönemini hatırlatan şarkılarla, blackout'ta çok beğendiğimiz ama sonrasında "oeh be artık geride kalsın" dedirten sound'a veda ediyoruz anlaşılan. bunun üzerine yine britney'in kendini vokal açıdan epey zorladığı ve "kendime yeni bir şeyler ekledim" diye bağıra bağıra albüme koyduğu şarkılar da eklenince tadından yenmiyor. yetersiz albüm kapağı ve single seçimine rağmen ben beklediğimi aldım diyebilirim. uzun vadede favorilerim, man on the moon, just luv me, do you wanna come over?, love me down, liar, no seas cortés ve coupure électrique olacak gibi duruyor ama geri kalan şarkıların büyük kısmında da kalite fena değil. son olarak ticari anlamda gerek geçmiş yıllarda britney spears olma kontenjanın gün gün erimiş olması, gerek albümün sunuluşundaki eksiklikleri de dikkate alınca pek bir şey beklememek gerek diye düşünüyorum.*
  • ilk kez bir film izlerken gözlerim doldu sayesinde. tabi 15 seneden fazla geçti üzerinden... çok iyi bir savaş filmidir.

    (bkz: fort wagner)
  • ingilizce seref, san.
  • edward zwick’in amerikan iç savaşı’nı anlatan 1989 yılı filmi. film 5 dalda oscara aday gösterildi ve bunlardan 3'ünü aldı.
    (bkz: matthew broderick)
    (bkz: morgan freeman)
    (bkz: denzel washington)
hesabın var mı? giriş yap