178 entry daha
  • internette deli gibi sansür yiyen hastalık. buna özendirmek, bununla ilgili tek bir olumlu yorumda bulunmak, bunun reklamını yapmak yaaasssaaaakkk hemşerim. ama obeziteyi yüceltelim, hatta obez kadınları "manken" yapalım. bunu pazarlamak serbest. (bkz: alternatif model/@jaheira) şimdi açılın, bu durumu kapitalizme bağlayacağım.

    instagram'da ya da bu hastalığın anavatanı olan tumblr'da anahtar kelime olarak bu hastalığı ya da bu hastalıkla ilgili "slim, skinny" kelimelerini bir aratın bakalım. hemen "her şey yolunda mı? profesyonel bir yardım almak istemez misiniz? beden imgesiyle ilgili hassas konular söz konusu olduğunda topluluğumuzu desteklemek istiyoruz." yazılarıyla karşılaşıyorsunuz. bu konuyla ilgili çoğu hesap askıya alınıyor, yalnızca kilo alma başarısına ulaşan insanların fotoğraflarını görüyorsunuz çünkü bu hastalık bir psikolojik rahatsızlık olarak karşılık bulmakta. ancak bunun zıttı olan diğer bir psikolojik rahatsızlık ise obezite. kendini durduramayacak kadar yiyen insanlar da bağımlı, belki takıntılı ve dünyanın en mutluları değil. kilolu insanlar yalnızca zayıf insanları görseler onlar gibi olmak için daha fazla çabalamazlar mı sizce? ama birçok sağlık sorununa yol açan ve insan sağlığını en çok tehdit eden bu konu herkesçe benimsenmiş durumda.

    anoreksiyayla ilgili üç aşağı beş yukarı fikri olan insanlar şunu bilir: anoreksiya hastaları kilo verme ve almama konusunda acayip takıntılıdır ama bu takıntılarından dolayı da çok kararlı ve disiplinlidir. kendi mottoları vardır: "skip dinner wake up thinner" (akşam yemeğini atla, daha zayıf uyan) gibi. en baskın içgüdümüz olan beslenme içgüdümüze hakim olabilmiş bu kişiler, aldıkları her kaloriyi yakmak için kendilerine mutlaka bir uğraş bulurlar. ya kilometrelerce yürürler, ya şakır şakır terleyene kadar spor yaparlar, ya 10 kat merdiven çıkarlar ya da deli gibi temizlik yapıp hareket ederler vs. deli gibi kalori hesabı yaptıklarından ve kilo almamaya yönelik bu takıntıları yüzünden bir süre sonra makineyi bozarlar. bu takıntı artık bir hastalığa dönüşmüştür ve bu kişiler kendilerini iskelete döndürene kadar durmazlar. işte bu yüzden bu hastalık sinsidir, tehlikelidir ve hastalığa dönüşmeden önce müdahale edilmesi gerekir.

    bu insanlar bir de kolay kolay ölmezler biliyor musunuz? durum gerçekten tehlikeli bir hâl alana kadar vücutları savaşır. aslında bunu anlamak şöyle mümkün: evrimsel sürecimiz incelendiğinde vücutlarımız uzun süreli açlığa oldukça adaptedir. çok ekstrem bir durum olmadığı sürece sizin açlıktan ölmenize asla izin vermez. çünkü atalarımız hep bolluk bereket içinde yaşamadı. eskiden, yiyeceğe ulaşmak bir hak ediş gerektirirdi. avın peşinden kilometrelerce koşardınız. bazen kaçırırdınız bile. yemek bulduğunuz gibi hayvan gibi yer, sonra günlerce aç gezerdiniz. şu an bu intermittent fasting olaylarının aşırı popüler olmasının nedeni de bu. insanlar, az yediklerinde ve uzun süre aç kaldıklarında daha enerjik olduklarını hatta daha sağlıklı düşünebildiklerini fark ettiler. bununla birlikte, birçok hastalıklarının gerilediğini ve sağlıklarının düzeldiğini fark ettiler. çünkü fabrika ayarlarımız bunun üzerine kurulu. vücudun isteği durmadan yemek değil, acıkınca yemek. ama yememek kapitalizme ters arkadaş. yi-ye-cek-sin! o kadar endüstriyel gıda, bu kadar restoran neden var? sen dana gibi ye, sağlığını boz, ilaç endüstrisini besle, hastalıktan kafanı kaldırama ve en kısa sürede öl git diye. yi-ye-cek-sin!

    anoreksiya nervoza'dan her yıl binlerce insan ölürken, obeziteden yılda 2.8 milyon insan ölüyor. daha öldürmeyip süründürdükleri de var. ama bakıyorsunuz: bildiğiniz obez olan kişiler moda endüstrisinde "güzel, sağlıklı ve normal" olarak pazarlanırken herkes aşırı zayıflara savaş açmış durumda. ikisini de savunmuyorum. ikisi de kötü ve tehlikeli. ama kabul etmeliyiz ki: çok yemekten daha çok insan ölüyor. ibn-i sina 32 tane hastalık bulup bunları ikiye ayırmış: "16'sı ayazdan, 16'sı boğazdan geliyor." demiş. kesinlikle katılıyorum.

    50 yıl kadar önce sayıları oldukça az olan fazla kilolu kişiler şu an çoğunluğu oluşturuyor. buna bağlı tansiyon, diyabet ve kalp rahatsızlıklarında akıl almaz bir artış var. obez bebekler, obez çocuklar, obez gençler kendi anne babaları kadar bile yaşayamayacak, düşünebiliyor musunuz? ama bunun karşısında adamakıllı durmak yerine insanlara durmadan abuk sabuk diyet listeleri veriliyor. onları günde 6-7 öğün!!! besleyerek zayıflatmaya çalışan sözde doktor ve diyetisyen dolu ortalık. millet kafayı yemiş.

    anoreksiyanın yediği sansürü obezite de yemiş olsa, kilolu insanlar sağlıkları konusunda bu hastalık kadar korkutulmuş olsa inanın şu an dünyadaki şişman insan sayısı bir hayli az olurdu. ama yoook, şişmanlığı yücelteceğiz çünkü dünya ekonomisinin üçte biri obeziteye ayrılıyor. inanılmaz bir sektör. endüstriyel gıda, diyet, spor, ilaç, tıp, estetik cerrahi alanında bu iş için uğraşan insanların sayısını ve burada dönen parayı bir düşünsenize... resmen milletin sağlığını kendi elleriyle bozup, tedavi ediyormuş gibi yapıyorlar ama insanları öldürüyorlar. ama aşırı zayıflar tu kaka. neden? yemeyen insan tüketmez de onun için. gıda imparatorlukları, yemek sektörü insanlara hep ihtiyacından fazla yedirmek için canhıraş çalışıyor. bunu sosyal alışkanlıklarımıza, tükettiğimiz her medya ürününe yansıtıyorlar. çünkü o kadar yiyeceğin bitmesi lazım arkadaş! yenecek onlar!

    hiç yememek de, çok fazla yemek de kötüdür. ama daha az yemek her zaman daha çok yemeye oranla daha iyidir. vücudunuzun durmadan yemeye ihtiyacı yok, arada bir iç organlarınızı da dinlendirmeniz gerek. bu kadar insülin salgılamamanız gerek. o yüzden, kilo verecek insanlar abartıya kaçmadan anoreksiyadan muzdarip olan kişilerin yaşam tarzlarından ilham alsınlar. aynısını uygulamayın, çok da abartmayın. ama herkesin uygulayabileceği, iyileştirilmiş birkaç kural yazayım:

    -sürekli aktif oluyoruz. bir işi yapmak asla kıçımıza zor gelmiyor. yediğiniz her şeyi mutlaka yakmak zorunda olduğunuzu düşünün. artık temizlik mi yaparsınız, işe yürüyerek mi gidersiniz, yatmadan önce 100 mekik mi çekersiniz, size kalmış. ama birkaç katı merdivenle çıkmak, markete yürüyerek gitmek, etrafı sürekli toplamak, evde hareketli olmak vs. inanılmaz bir etki yaratacak üzerinizde.

    -acıkmadan yemiyoruz. endüstriyel gıda asla yok. bir gıda ne kadar işlenmişse o kadar tehlikelidir. sizi öldürür. sebze-meyve ağırlıklı beslenmenin istediğiniz türden bir proteinle desteklendiği doğal bir yeme alışkanlığı sizi zıpkın gibi yapacak. günde 3 öğünü asla geçmeyin, hatta bunun en iyisi iki öğündür. biri öğlen, diğeri de en geç saat 8'de yapılır. bu öğünlerde doyana kadar yiyin. merak etmeyin, hepsi yakılacak zaten. porsiyonlarınızı abartmadan, tabağınızda en az %40 lifli gıda olmak şartıyla istediğinizi yiyebilirsiniz.

    -kahvaltı yapmıyoruz. uyandığımızda karnımız hemen zil çalmaz. biraz zaman geçer, sonra acıkırsınız. akşam 7'den sonra hiçbir gıda ya da içecek tüketmeyip ertesi gün 11-12 gibi kahvaltı ettiğinizde vücudunuz o sabah saatlerinde deli gibi yağ yakacak. bir de o saatlerde spor yapabiliyorsanız eğer vücut hemen kendi deposunu eritecek. (bkz: otofaji)

    -yapabiliyorsanız eğer haftada bir kez 1-2 gün aç kalmayı deneyin. isterseniz bunun için hafta sonunu tercih edebilirsiniz. merak etmeyin, ölmezsiniz. herkesin vücudunda 20.000-100.000 arası bir kalori deposu mutlaka bulunur. ilk gün, 5-6 saatten sonra saldırgan iştahla karşılaşacaksınız. onu atlatırsanız eğer, gerisi çok daha kolay gelecek. yemeyin. bir otokontrol mekanizmanız olsun. iki gün aç kalırsanız eğer en az 1-1,5 kilo mutlaka gider. bu süreçte aktif olun. tekrar yemeye başladığınız gün ise bokunu çıkarmayın. sağlıklı yiyin, doyacak kadar yiyin, yediğinizi abartmayın. zaten o iki günden sonra midenizin küçüldüğünü fark edeceksiniz.

    -ayda 3-4 kilo vermek idealdir. asla 10 kiloyu geçmeyin. karaciğerinizin ağzına sıçarsınız. bu dediklerimi kontrollü olarak uygulayın. ilk ay 5 kilo benden size garanti. hadi bakayım aslanlarım, göreyim sizi. sağlığınızın ve bedeninizin kontrolünü ele alın.
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap