• jack london'ın 1912 yılında çıkan, kısacık ama içi dopdolu kitabı.

    dört hikaye vardır kitabın içinde; kızıl veba, dünyaya düşman olan adam, garip bir belge kalıntısı ve marc o'brien'in kaybolması. hepsi birbirinden güzel bu hikayeleri okumak hem bana inanılmaz bir keyif vermişti, hem de anlatılanlar üzerine uzun uzun düşünmemi sağlamıştı ortaokul yıllarında.

    ortaokul dediğime, jack london'ın kitaplarının özellikle o dönemlerdeki çocukların okuması için ideal olduğu düşüncesine bakmayın. hangi yaşta olursa olsun, okumaktan hoşlanan biri için başucu kitabı niteliğinde bir kitaptır bu.

    --- spoiler ---

    özellikle kızıl veba'nın konusu çok tanıdıktır aslında. 2013 yılında, amerika'da ortaya çıkan ve herkesi öldürüp, tüm uygarlığın yok olmasına neden olan bir veba ve bunun sonrasında yaşananlar eski bir edebiyat profesörünün ağzından anlatılır. artık çok az insanın küçük gruplar halinde yaşadığı, sınıfların ortadan kalktığı, güçlünün güçsüze sözünü geçirdiği, vebadan önce bir malikanede uşak olan kaba saba ama kuvvetli bir adamın, aynı malikanenin bir zamanlar küçük hanımı olan, uşak gibi vebadan kurtulup hayatta kalmayı başarmış, iyi yetişmiş, güzel, narin ve kibar bir kızı kendine zorla eş olarak alabildiği bir dünyada insanlığın geleceğinin nasıl olacağı sorgulanırken, sert bir tolumsal eleştiri de yapılır. uygarlık belki on binlerce yıl sonra yeniden kurulacaktır ama yaşlı profesörün öykünün sonundaki hayal kırıklığından da anlaşılacağı üzere, insanoğlu içinde bulunduğu kısır döngüden kurtulmayı başaramayıp, oluşturacağı bu yeni dünyaya eski sorunlarını beraberinde getirmekten de geri durmayacaktır.

    jack london bu düşüncesini kitapta geçen şu sözlerle açık bir biçimde ifade eder;

    "demek ki tarih aynı biçimde yeniden başlayacak. insanlar çoğalacak, sonra birbirleriyle kavgaya tutuşacak, hiçbir şey buna engel olamayacak. barutu yeniden icat ettiklerinde binlerce, milyonlarca insan birbirlerini öldürecek. ve işte böylece, kan ve ateş içinde yeni bir uygarlık oluşacak. belki de bu uygarlığın oluşması için yirmi bin, otuz bin, kırk bin, hatta elli bin yıl geçecek. üç egemenlik tipi; papaz, asker ve kral kendiliğinden yine ortaya çıkacak. geçmiş zamanların bilgisi, geleceğin bilgisi olarak şimdi bu yumurcakların* ağzından çıkıyor. insanlar çoğalınca geçmişte olduğu gibi kitle olarak çalışacak, güçlüklere katlanacaklar. ve kanlı bir çatı üstünde şaşılası güzellikte bir uygarlık meydana gelecek. ben mağaradaki bütün kitapları yok etsem bile, sonuç yine aynı olacak. ve dünya tarihi, geçmişten geleceğe sonsuz akışını değiştirmeyecek!"

    --- spoiler ---
  • pfizer biontech covid-19 aşısı'nda olduğu gibi bu kitaba adını veren hastalığın da çaresini almanlar bulmuştur.

    not 1: hastalığın gerçek olmadığının farkındayım. kurmaca bir eserde bile çözümü (anlatıcıya göre çok geç de olsa) almanlar bulmuş. jack london'a nostradamus iki demek doğru olur sanırım.

    not 2: her ne kadar babaları türk olsa da büyük olasılıkla almanya'da doğmuş ve ilkokulundan üniversiteye kadar eğitimini orada tamamlamış bir birey almandır.
  • pandemi ile ilgili zaten bircok sey yazilmis, ben kitapta ozellikle ilgimi ceken ve cok hosuma giden kucuk bir detayi yazacagim.

    buradan sonrasi kitaba dair bir spoiler olmasa da kitaptan bir seyler icerecek:

    --- spoiler ---

    100 yil oncesinden bu gunleri anlatan jack london, yaptigi gelecek tahminlerinde pandemi basladiktan sonra kablosuz bir iletisim oldugundan bahsediyor. aslinda onun zamaninda televizyon bile yok. o nedenle evlerine kapanan insanlar kablosuz iletisim yontemi ile haber alabiliyorlar. fakat bu anca yuksek bir binanin tepesinde bu haberleri gonderen bir insan sayesinde oluyor. ve o son insan da olunce tum haber kaynagi yok oluyor.

    benim tahminim jack london, telefonun daha ilerisi bir iletisim araci olacagini, kablosuz olacagini hayal etmis. ama nasil o zamanlarda telefon etmek istendiginde bir santrale baglaniliyor ve orada calisan insanlar hatlari baglayarak sizin aramanizi gerceklestiriyorsa, bu gelecegin kablosuz iletisim yonteminde de yine insanlarin fiziksel olarak baglanma islemini yapmasi gerekecegini dusunmus.

    bu kisim kitabin icinde cok kucuk bir detay da olsa beni yazara cok yakin hissettirdi. oyle naif bir dusunce ki bu, inanilmaz isabetli tahminlerin yaninda kucuk tatli bir anekdot olarak not etmek istedim.

    --- spoiler ---
  • covid-19 vakalarının yaşandığı günümüzde okurken düşündürdü. 1912 yılında yazılmış literatürdeki ilk post-apokaliptik bilim kurgu eserlerindendir.
  • geçen hafta 1 günde başlayıp bitirdiğim güzel bilim kurgu. (bkz: corona) virüsünün bu kadar korkutucu olduğu günlerde insanı farklı boyutlara taşıyor.
  • akın altan'ın şurada seslendirmiş olduğu kitaptır. karantina günlerinde bir yandan çalışırken dinlenebilir.
  • kızıl veba ve diğer jack london eserlerinde levent cinemre çevirisi çok güzel.

    jack london'ı anlamış bir çevirmen. en iyi o anlatabilir.
  • jack london'un 1912 'de yayınlanan distopik kitabı.

    --- spoiler ---

    2013 yılında kızıl veba diye adlandırılan hastalığın, bulaştığı insanı 15 dakika içersinde öldürdüğü salgından 60 yıl sonra insan soyunun bitme noktasına geldiği zamanda ilkelliğin içerisindeki torunlarına 2013 yılındaki dünyayı anlatan dedenin 78 sayfa kadar kısa distopyası
    --- spoiler ---
  • zombi ve hastalık temalı birçok kitap, oyun ve içerik tükettim, last of us oyununu kaç defa bitirdiğimi hatırlamıyorum bile, last of us oyununda üniversite bölümü var, kitabın içinde bu bölümle çok benzer bir bölüm var, okurken bayağı şaşırtıyor, birçok hastalık temalı oyun bu kitaptan esinlenmiş gibi hissettiriyor
  • 100 yıl sonrası için çok başarılı tahminler içeren kitap. beş yıllık bir sapmayla corona salgınının çıkması ise kitabı daha etkileyici kılıyor.

    kısa ama etkileyici jack london eseri.

    görsel
hesabın var mı? giriş yap