• beni aşırı rahatlatan eylem. yakmaya da izlemeye de baylıyorum
  • sobalı evde büyümüş bir çocuk olarak aşırı zevk aldığım eylem. küçükken karda oyadıktan sonra, bahçelerden kuru çırpı toplar yakar ve üstümüzü kuruturduk. ondan aldığımız zevk paha biçilemezdi. büyüdüm de bu ateş yakmak huyumdan vazgeçmedim. doğa gezilerinde özellikle çok zevkli oluyor. çoğu zaman mangalı bile odundan yakarım. her odunun yanışı ve közü ayrı güzel. ama en güzeli meşe. pişirilen yemeğin bile tadını etkileyen müthiş bir ağaç meşe. akşamları doğada yakıp közünü izlemek paha biçilemez bir zevk.
  • jack london tarafından 1901 senesinde yazılıp 1902 senesinde yayımlanan bir öykü. orijinal adıyla "to build a fire".

    bu öykü yazıldıktan yedi sene sonra, 1908 yılında tekrardan kaleme alındı. o yıllarda jack london çoktan beyaz diş, deniz kurdu, demir ökçe, vahşetin çağrısı gibi birinci sınıf işlerini yayımlamıştı. yani artık karşımızda üslubu oturmuş bir jack london vardır (çevirmenin notlarından).

    haliyle öykünün bu yeni yorumu, jack london'ın hikayeciliğinin ve yeteneklerinin zaman içerisinde nasıl geliştiğini görebilmemiz adına güzel bir kaynak.

    kitapta toplamda üç hikaye bulunuyor ve bunlardan iki tanesi zaten aynı hikayenin farklı zamanlarda kaleme alınmış halleri. üçüncü hikayenin adı ise 1903 senesinde yazılan "yaşama azmi". bu öykü charles bunn adında birinin başından geçen bir olaydan yola çıkarak kurgulanmıştır. 1907 senesinde basılan bir başka öykü kitabı da adını bu öyküden almaktadır. bununla birlikte, o sıralar ölüm döşeğinde olan vladimir iliç lenin'in en sevdiği öykülerden biridir.

    "kuzey topraklarında insanların hareketlerine yön veren kurallardan biri 'asla tek başına yola çıkma' der." ve bize olan biteni anlatmaya başlar jack london. kitaptaki hikayelerden "ateş yakmak"ın ilk versiyonunda tom vincent isimli bir karakter üzerinden bize ters giden bir yolculuğun hikayesini anlatır. ancak bu hikayeler kitaba kronolojik olarak yerleştirilmemiştir. yani kitabın başındaki hikaye, aslında daha sonra tekrardan kaleme alınmış olan ikinci versiyondur. hikayenin ikinci versiyonunda ise baş kişinin adı silinir ve bazı detaylar değiştirilir. çevre, hava sıcaklığı, karakterin sahip olduğu teçhizat üzerinde de değişikliklere gidilir. jack london bu hikayenin sonunu da iki farklı biçimde kaleme almayı tercih eder.

    hikayenin ilk versiyonunda adı geçen "tom vincent bu kuralı birçok kez duymuş ve her seferinde kahkahalarla gülmüştü[r]; çünkü o hem kendine hem de kafasının ve ellerinin gücüne güvenin, iri kemikli ve bol adaleli, dalyan gibi bir genç[tir]". bildiğiniz üzere, jack london güçlü ve mahir erkeklerin hikayelerini anlatmayı sever. zaten kitapta "bir erkek yalnız yolculuk da edebilmeli" ve "o bir erkekti, her şeyin efendisiydi" gibi söylemlerde bulunur. özetle diyebiliriz ki bu kitapta da yine oldukça maskulen karakterler vardır.

    kitaptaki bütün hikayelerin temelinde doğa ile insan arasında mücadele işlenir. az önce demiştim; jack london iddialı, kendinden emin ve erkeksi karakterler kurgulamayı seven bir yazardır. bu üç öyküde de baş kişiler doğa ile mücadele eden, bazen onu küçümseyen ve yine onun tarafından şiddetli bir şekilde cezalandırılan erkeklerdir. bu yüzden kitabın mesajı oldukça nettir; doğa ile inatlaşmak felaket getirir. ayrıca bazen her şeyi kitabına uygun yaparsak dahi kötü talihin de etkisiyle avantajlı olduğumuz her senaryoda saniyeler içerisinde dezavantajlı duruma düşebiliriz.

    jack london'ın karakteristik işlerinden biridir. okunmasını tavsiye ederim.

    daha fazla jack london için:

    jack london - bir kuzey macerası
    jack london - ölümcül dalgalar
    jack london - güneşe doğru
    jack london - deniz kurdu
    jack london - şampiyon
    jack london - kadın denen mucize
  • bafralı eski bir kız arkadaşım babaannesinin şu sözünü aktarmıştı:

    soğuğa yiğitlik olmaz
  • 90’lı yıllarda çocukken karda oynarken, bir bahçeye girer çalı çırpı yakar, üstümüzü başımızı kuruturduk. şimdi yine yağmurlu bir havada bahçede ateş yakıyorum. inanılmaz bir mutluluk veriyor soğuk havada ısınmak. ve yanında da közde mısır.
    görsel
    görsel
  • kamp ateşi türleri:

    görsel
  • insan evriminin en eski ve insanın hep derinlerinde içgüdüsel olarak saklı tuttuğu aktivite.

    bu hafta uzun bir süreden sonra ailecek doğayla baş başa kaldık. bugün 3. akşamımız ve etraftan topladığım çalı çırpı, odun ve kuru otlarla şahane bir ateş yaktık. görsel

    normalde çocuklar bireysel takılır fakat ateşin yandığını görünce istemsizce başına toplandılar. kurumuş ağaç dallarının çıtırtısında, yükselen alevlerin sıcaklığının hissedilmesiyle terapi boyutuna geçiyor insan.

    ateşi yakmış olmanın inanılmaz bir özgüven ve motive edici gücü var. bir anda sahipleniyorsun ve ortaya bir eser çıkarmış gibi haklı bir gurur yaşatıyor.

    modern insanlığın keşmekeşi unutuluyor ve hep içimizde varolan ilkel insani duygular ve hazlar ön plana çıkıyor. farklı şeyler konuşturuyor insana. çocukların dahi bakış açısı ve psikolojisi değişiveriyor.

    normalde telefon, tablet, bilgisayar muhabbeti yapan çocuklar; yanan ateşin başında akşama ne yiyeceğiz?, etrafta yabani hayvan var mıdır?, ateş sönerse bir daha yakabilir miyiz? gibi avcı toplayıcı moda giren sorular sormaya başladılar.

    doğanın gücünü, en derin ve ilkel insani duyguları hissetmek ve farklı bakış açıları kazandırmak için ateş yakmak gibisi yok diyebilirim.
hesabın var mı? giriş yap